Bir ülke düşünün ki her gün 300’e yakın insanı maalesef korona virüs belasına kurban gitsin. Bu belanın yan etkileri ile birçok insan yoksulluk çeksin ve işletmeleri kapatılma noktasına gelsin. Ve halen ülkede “Aşı olalım mı, olmayalım mı” tartışması sürsün.
Sırası gelip de aşı olmayanlara ve sorgulayanlara sormalı?
Siz neyin kafasındasınız?
O şansı bulamayan, sıra bekleyen ve sırf o aşıdan faydalanamadan vefat eden birçok 35-60 yaş arası insan olduğu halde. Eğitimlere yüz yüze devam etme pahasına mücadele eden eğitim ordusundan birçok kayıp verilmesine rağmen halen bu tartışmayı yapmak büyük bir yanılgıdır. Devlet, sırası gelip de aşı olmayan insanlara ciddi yaptırım uygulamalı, korona virüse yakalanmaları halinde tedavilerinin devlet tarafından yapılmamasına yönelik imzalı kâğıt almalıdır. Çünkü onların yaptığı bir hak ihlalidir. Devlet kendi imkânları ile üzerine düşeni yapmaya çalışmıştır. Gerisi halkın duyarlığına ve dikkatine kalmıştır. Sağlık Bakanımız bu konuda büyük mücadele vermiştir. Anti parantez siyasi partilerin kalabalık kongreleri ise çok hatalı olmuş, bu konuda neden daha dikkatli olunmamış, bu hatanın da sorgulanması gerekmektedir.
Korona ile mücadelede büyük aşama kaydeden ülkeler olmuştur. Örneğin; İsrail bu konuda büyük devlet olduğunu kanıtlamış, halkının büyük bölümünü aşılatmış ve açık alanlarda maske kullanma zorunluluğunu kaldırmıştır. Aşı duyarlığı noktasında vatandaşlık bilinciyle hareket eden sivil toplum liderleri ve iş adamlarından örnek davranış gösterenler de yok değil. Örneğin; Fenerbahçe kulübü başkanı Sayın Ali Koç’u bu konuda alkışlamak lazım. Başak şehir maçından sonra verdiği demeçte, “Aşı konusuna değinmiş, ben de sıramı bekliyorum, aşı olmayı bekliyorum, sırası gelen aşısını olsun” diyerek büyük bir vatandaşlık örneği göstermiştir. Maddi imkânları üst düzeyde olmasına rağmen sorumluluk örneği ile aşının, aşı sırasının önemine vurgu yapmıştır. Alkışlar Sayın Koç’a
Gelelim Uygurlara. Öğrencilik yıllarımda “Schindler’in Listesi” filmini seyretmiştim. Bir Alman işadamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu almaktaydı. İnsani melekelerle, Yahudilere yapılan soykırıma tabi ki üzülmüştük. Kimse sırf dini, ırkı ve milliyeti için dışlanamaz. Şu an 21. Yüzyılda ve dünyanın gözleri önünde, Uygur halkı zulme uğramakta ve bu dünyanın gözü önünde gerçekleşmektedir. Hollywood’a büyük paralar dökerek Nazi soykırımına değinen Yahudi milleti ve devleti neden Uygurlar için duyarlılık örneği göstermiyor ve ses çıkarmıyor. Demek ki zulüm kendine dokunulduğunda zulüm. Bizlerin bu zulme duyarsız kalmamız mümkün değil. Müslüman bir milletin evlatları olarak Uygur Türklerine yapılan zulüm canımızı acıtıyor. Mevcutta 850 bin Uygur çocuğunun zorla ailesinden koparıldığına yönelik iddialar var. Doğruysa çok vahim. Allah yardımcıları olsun.
Sağlıcakla kalın, Hayırlı ramazanlar.
Prof.Dr.İNANÇ ÖZGEN
Fırat Üniversitesi
Biyomühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
GÜNDEM
8 gün önceGÜNDEM
10 gün önceELAZIĞ
18 gün önceULUSAL
24 gün önceGÜNDEM
25 gün önceELAZIĞ
29 gün önceULUSAL
12 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.