GERÇEK BİLGELİK
İnsanoğlu mevcut yüzyılda, internetten öğrenmiş olduğu sığ bilgilerle her konuda ahkam kesmeye başlamıştır.
Bu üst düzey makro bilgiçlik kendini herbokolog zanneden zatların olduğu bir dünya yaratmıştır.
Ağabey sen ne işle uğraşırsın?
Ağabey ben her işi yaparım, zihniyetinden, internet ve google düşünürleri ve bilgiçleri doğmuştur.
Futboldan, sanata, sanattan siyasete her şeyi bilen bu zihniyet, kıyafetlerin en güzelini giyip, en güzel kafeteryalarda oturup sigarasını tellendirmekte, insanların beyin hücrelerinin içine etmektedirler.
Bu bilgilerin kalıcılığı uzun süreli değildir.
Bu zihniyette iseniz, saatlik komunist, kısa süreli islamcı, kısa süreli halkçı ve kısa süreli milliyetçi olabilirsiniz.
Karşındaki insanın ne olduğu ve ne düşündüğüne göre kendi entellektüelliğini değiştirebilirsiniz.
Bazen dünyanın en asil ırkına ait olduğunu hissedip surları aşar, insanları katman katman sınıflandırırsınız.
Ama her sohbetin sonunda, yeniden bir dünya dizayn eder, el ele ve kardeşçesine türküler söyleyerek masadan kalkarsınız.
Bu kısa süreli değişiklikten ve fikir tarhanasından kurtulman çok zaman almaz.
Çok kısa sürede fabrika ayarlarına geri dönersiniz.
Çünkü konuştuklarınıza sizi bile ikna etmemiştir.
Çünkü böyle bir dünya yoktur.
İnsanın en temel öğretisi, hiçbir şey bilmiyormuş gibi temelden başlayıp, yeni öğrendiği şeyleri bellekte saklamak için sürekli tekrar yaparak, beyin hücrelerinin üst epitelinde kalan sığ görüşlerden kurtulmaktır.
İnternetin faydalı yönlerini alıp, temel öğretilerle şekillendireceği bir fikir dünyası oluşturmak, geçmiş öğretileri yabana atmayıp, kültür filozoflarını ve düşünürlerini yaşadığı yüzyıldan alıp, kendi yüzyılımıza monte edecek yol ve öğretileri bulmak ve belirli konularda uzmanlaşarak temelden tümevarıma varmaktır.
Sokrates’in şu önemli ve dikkate değer sözü ile işe başlamak, bence günün kazanımı olacaktır.
“Gerçek bilgelik, hiç bir şey bilmediğini bilmekte yatar.”
Sokrates
Saygılarımla…
Prof.Dr.İNANÇ ÖZGEN
Fırat Üniversitesi
Biyomühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
KANLI DOSYALAR KİTABI “BİR AYDIN BENLİ KİTABI”
Polisiye tarzında yazılan kitap oldukça akıcı ve dikkat çekici. Yazarın uzun araştırmalar yaparak Baş komiser Hakan karakteri ile yapılan cinayetlerin çözümlenmesi bu süreçte gerek Baş komiser Hakan’ın, gerekse emniyet teşkilatının yaşadığı sıkıntıları, olayları çözümlerken yaşamın kendisi ile yüz yüze gelinmesini psikolojik bir tahlille güzel bir dille anlatıyor.
Yazarın Haymanalı olması, zaman zaman bu coğrafyanın içinde hissetmemizi sağlıyor. İnsanların sadece bir emniyet teşkilatı görevlisi değil aynı zamanda meslekte bir ruh içerdikleri bunu yaşamlarına yansıttıkları ve hayatı doyasıya yaşadıklarını anlatıyor. Bu süreçte yakın arkadaşlıklar Canan ve Özgür’ün şehadeti, cinayete giden süreçte katil profilleri, kurban profilleri, gerek sosyal ortamların mükemmel tahlili, gerekse farklı cinayet yöntemlerinin “Sodyum Siyanür” ustaca ifade edilmesi kitabın önemli bir araştırma çalışması içerdiğini gösteriyor. Kitabım özellikler dili çok iyi. Seçilen kelimeler, olay mahallin de ki çözümlemelerin o ortamın psikolojiyle anlatılması kitaba başka bir güzellik katıyor. İyi ki varsınız Sayın Aydın BENLİ. Sizi takip edeceğim. Gerisi yazarın kitabında. Mutlaka okuyalım.
Saygılarımla
Biyomühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
“UZAKLARIN ÇAĞRISI”KİTABI ÜZERİNE
Kitap Nermin Güday KAÇAR imzalı. Gerçek bir yaşam öyküsü. Musa’nın İstanbul ve Ankara’ya kaçışı, abilerinin onu aramaya çıkması, ikinci kaçışı sonrası izini kaybetmeleri. Öğretmen okulundan mezun olan Murat’ın kardeşi Musa’nın kaçışından sonraki yaşam savaşı. Hüzünlerin, hüzünleri kovalaması. İki ayrı hayatı bir kitapta okuyoruz. Bu hayatları iki kitap kıvamında okurken, içerisine birçok hayatı sığdırıyoruz. Aşkları, deneyimleri, kaçışları, varoluşları…
Yazar bir kadın gözüyle erkek gözüyle yaşananları çok cesur bir şekilde kaleme almış. Bu hayatlarda yaşamın kendisi var. Kitap içinde o kadar hüzün bulutu var ki, arada güneşin açısıyla umutlanıyoruz. Kah eğitim sistemine isyan ediyoruz, kah yokluğa, kah sağlık sistemine. Zamanzaman yazar gerçek kesitlerde özlenenleri sıralıyor. İnsanın hayatta kalma savaşına değiniyor. Adetlere değiniyor.
Gerisi kitapta. Yazarı takibe devam edeceğim. Bu kitabı son kitabı. Ancak ben çıkardığı tüm kitapları silip süpürüp okuyacağım. Kitap müptelası yayınlarına teşekkür ederim. Mutlaka okuyun. Saygılar…
DENİZDE BİR DAMLA KİTABI
Kitap müptelası yayınları tarafından kaleme alınan ve Turan EKİNCİ imzası ile okuyucuları ile buluşan “Denizde bir damla” isimli şiir kitabının öne çıkan notlarını paylaşmak isterim.
Kitap doğayı raks ettiriyor. Benzetmeler çok dokunaklı. Gözyaşların kuma benzetilmesi çok güzel.
Balıkçıların yorgunlukları ile eskimiş küreklerin iç çekişlerini, ruhların mekânlarla hayat bulduğunu, sevgilinin insan yüreğine dökülen damla misali yüreklere dokunduğunu söylüyor şair.
İnsanın özlemlerini hasretlerini açık açık söylemesi gerektiği, Deniz’in içindeki derinliklerin insanın iç derinliği, dalgalarının yorgun geçen yıllarla özdeş olduğu, kırık kalp parçalarının hançer bakışlarla daha da anlam kazandığı, sevgilerin paylaşıldıkça anlamlaşacağı, özledim demenin büyük bir kazanım ve anlam içerdiği, içindeki yangınların ancak sevgiyle merhametle söneceği, yürekten gelecek ahların, geriden gelecek ahlara yol açtığında vah o insanın haline.
Terkedilmişlerin, yalnızlıkların ihanetlerin, acılı yüreklerin ince dokunuşları mısralarda gizli. İnsanın sevince bunu doyasıya dile getirmesi gerektiği vurgulanıyor.
Dünyanın bir heceye sığdığını, gerçek sevginin yürekten olduğunu vurguluyor.
Yazar “Turan Ekinci” kısacası sevgi adına, hayal kırıklığı ve özlemler adına mısraları ağlatıyor. Özlemlere yaslamış göğsünü. Sevgiyi siper etmiş yarının mısralarında. Gerisi kitabında.
Şiirleri ve sözleri oldukça güzel. Yazarı tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
Mutlaka okunması gereken bir kitap.
Saygılarımla