height="132" />
Mezun Çok Sınavları Kazanan Yok

Mezun Çok Sınavları Kazanan Yok

ABONE OL
Oca 10, 2022 11:37
Mezun Çok Sınavları Kazanan Yok
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türk Eğitim Sen Elazığ Şube Başkanı Fatih Murat Taşkın, Sezai Karakoç Anaokulu Müdürü Mehmet Ali Günaydın ve Eğitim Uzmanı Ali Taştan  Türk Eğitim Sisteminin gelmiş olduğu son durumu değerlendirdi.

Okulların açıldığı günden itibaren anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise düzeylerinde salgın nedeniyle eğitime verilmiş olan aranın öğrenciler üzerindeki etkilerini incelendiğinde;  Sınıf öğretmenleri, branş öğretmenleri ve rehber öğretmenlerinin yaptıkları gözlem ve değerlendirmelerde Türkiye’de öğrencilerin hem öğrenme kayıplarının hem de sosyal duygusal beceri kayıplarının düşünülenden daha fazla olduğu tespit edildi.

YAPILAN TESPİTLER YENİLİR YUTULUR TÜRDEN DEĞİL

Türkiye’de pandemi nedeniyle bir buçuk yıl boyunca dersleri ekrandan izleyen öğrencilerin; kalemle yazma becerilerinin oldukça gerilediği. birçok öğrencinin kendi yazdığı yazıyı dahi okuyamadığı, sadece ilkokul değil ortaokul hatta lise öğrencilerinin bile kalem kullanarak yazma ve işlem yapma becerilerinin gerilemiş olduğu, yazmanın yanı sıra öğrencilerin matematiksel işlem yapma becerilerinde de gerilemelerin tespit edildiği. tüm branşlar baz alınarak değerlendirildiğine ise  öğrencilerinin gelişimini çok sıkı takip eden özel okul öğrencilerinde bile düşünülenin üzerinde öğrenme kayıplarının olduğu gelen iddialar arasında.

Bu konuyla alakalı olarak Türk Eğitim Sen Elazığ Şube Başkanı Fatih Murat Taşkın, Sezai Karakoç Anaokulu Müdürü Mehmet Ali Günaydın ve Eğitim Uzmanı Ali Taştan gazetemize değerlendirmelerde bulundular.

Türk Eğitim Sen Elazığ Şube Başkanı Fatih Murat Taşkın yapmış olduğu değerlendirmede şunları söyledi:

BİR İŞ DOSTLAR PAZARDA GÖRSÜN DİYE YAPILMAMALI…

“Bu mesele üzerinde saatlerce konuşulacak kadar çok ayaklı aslında. Tabii ki bu durumun sosyal, kültürel, ekonomik birçok nedeni var. Kısa ve özet olarak değerlendirmek gerekirse 12 yıllık kesintisiz eğitim sisteminin var olması ve bunun ortaokul ve lisede isteyen öğrencilerin örgün eğitim yanında okumaya yaygın eğitim yani açık öğretimden de devam edebiliyor olması bu durumun temel nedenlerinden biri. Yine ayrıca milli eğitimde son yıllarda sınıf tekrarı olayı pek uygulanmıyor, bu durum biraz da okur-yazar sayısını ve eğitim seviyesini yüksek gösterme çabasıyla alakalı. Mesela devletin bu politikasına yönelik olarak da yine halk eğitimi merkezlerinde okuma yazma kursları açılıyor. Bütün bunlar dediğim gibi devletin politikasıyla alakalı; ama buradan şunu da net bir şekilde anlamamız gerekiyor ki bir iş dostlar pazarda görsün diye yapılırsa ya da hedefe ulaşma yönteminin altı doldurulmazsa sonuç da lise mezunu ama ana dilinin kurallarını dahi bilmeden üniversite sınavlarına giren bir kitle ile karşılaşmanız oluyor. Tabi Elazığ ile alakalı eğitim seviyesi yüksek göç verdiğimiz ve eğitim kalitesi düşük göç aldığımız da yereldeki nedenlerden biri. Yine Elazığ’la alakalı proje okullarının belirli bölgelerde sınırlı kalması şehrin kenar mahallelerinde eğitim seviyesinin biraz daha geriye düşmesine neden olmuştur. Aslında belki siz bu durumu Elazığ ile alakalı olarak soruyorsunuz ama bu durum, bu sonuçlar Türkiye genelinde de aşağı yukarı böyle.”

PANDEMİDEN  OLUMSUZ ETKİLENEN SADECE ÖĞRENCİLER OLMADI

“Elazığ depremin yıkıcı etkileri ile birlikte yaşadı küresel salgın sürecini, bu yönüyle de Türkiye’de süreci en zorlu yaşayan illerden biri olduk; çünkü malumunuz olduğu üzere hem depremin etkileri ile hem de küresel salgın ile aynı zamanda mücadele etmek durumunda kaldık.  Bu zorlu süreçten olumsuz etkilenen sadece öğrenciler olmadı bunu özellikle belirteyim. Veliler de öğretmenler de toplumun geneli de bu süreçten olumsuz etkilendi. Özellikle ifade etmek gerekir ki öğretmenlerimiz gerçekten bu süreçte çok cefakâr bir şekilde mücadele verdi. Depremden hemen sonra okulların vatandaşlara bir barınak olarak 24 saat açık tutulmasında, ertesi gün çadırların kurulup vatandaşların bu çadırlara yerleştirilmesi, ihtiyaçlarının tespit ve temin edilmesinde, hastanelerin vatandaşların kalacağı şekilde dizayn edilmesinde ve tabi sonrasında da konteynır kentlerde yüzlerce öğretmenimiz kendi ailesini bir kenara bırakarak vatandaşlarımızın yaralarını sarmak için seferber oldular. Akabinde de yine küresel salgın sürecinde bir taraftan uzaktan eğitim verirken bir taraftan da filyasyon ekiplerinde görev aldılar hala da filyasyon ekiplerinde görev yapan milli eğitim personelleri var. Bu açıdan tüm eğitim çalışanlarımıza bu felaketlerde yaptıkları özverili ve fedakâr çalışmalarından dolayı bizde sendikamız adına bir kez daha teşekkür ediyoruz.”

ÖĞRETİMDEKİ EKSİKLİKLER  YİNE ÖĞRETMENLERİMİZİN ÜSTÜN GAYRET ve ÇABALARI İLE  BÜYÜK ORANDA TELAFİ EDİLDİ

“Tabi bu kadar olumsuzluk, çok alışkın olmadığımız canlı dersler, altyapı yetersizlikleri, iletişim araçlarının tüm öğrencilerce temin edilememesi, onlarca okulun yıkılması vs. gibi durumlar eğitim ve öğretimi çok olumsuz etkiledi. Öğretimdeki eksiklikler yine öğretmenlerimizin üstün gayret ve çabaları ile hem canlı derslerde hem de yüz yüze eğitimde büyük oranda telafi edildi, edilmeye de devam ediyor. Bu konuda bakanlığımızın da açmış olduğu ilkokullarda İYEP kursları, ortaokul ve liselerde Destekleme ve Yetiştirme Kursları da eksikliklerin hızlı bir şekilde kapanmasına yardımcı olmuştur; fakat okullarda sadece öğretimin olmadığı eğitim ayağının da öğretim kadar önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu yönüyle 2 yıla yakın süre zarfı boyunca okullardan uzak kalan öğrencilerin, okula uyum noktasında sıkıntılar yaşadıklarını görüyoruz. Özellikle davranış bozukluğu hususunda çok fazla serzeniş duyuyoruz öğretmenlerimizden. Okul idarelerimiz ve öğretmenlerimiz bu durumun normale dönmesi için gerçekten ciddi mücadele veriyorlar. Ben ikinci dönemin daha disiplinli ya da istendik bir şekilde geçeceğine inanıyorum.”

TEKNOLOJİ EĞİTİM VE ÖĞRETİMİÇİN ÖNEMLİ ANCAK ÖĞRETMEN ve ÖĞRENCİNİN YÜZYÜZE OLMASI DAHA DA ÖNEMLİ

“Bu süreç herkese özellikle şu durumu bir kez da hatırlattı; teknoloji eğitim ve öğretim için son derece önemli olmasına rağmen, öğretmen ve öğrencinin yüz yüze ve sınıf ortamında olmadığı zaman da eğitim ve öğretim çok net bir şekilde inkıtaya uğruyor. İnşallah bir daha öğrencilerimiz ile öğretmenlerimiz ayrı düşmez diye de temennimizi ifade edeyim. “

HER GELEN HÜKÜMET, BAKAN ve HATTABÜROKRAT BİLE SİSTEM DEĞİŞTİREBİLİYOR

“Öğretmenlerimiz değişim, gelişim ya da güncelleme noktasında hiçbir sorun yaşamıyorlar; çünkü her gelen hükümet, bakan hatta bürokrat sistem değiştirebiliyor. Hem de bunu kervan yolda düzülür mantığıyla yapıyorlar. Aslında bu durumdan en olumsuz etkilenenler de yine öğrenciler ve veliler oluyor. Şimdi yüksek lisans yaptığım dönemde dünyada eğitim sistemlerini incelemiştik, şu çok dikkatimi çekmişti: özellikle PISA’ YA göre çok başarılı olan ülkelerde uygulamada ya da müfredatta bir değişiklik kararı verildiği zaman, bunun yürürlüğe girmesi onlarca yılı buluyor, çünkü pilot uygulamalar, sosyolojik denemeler yapılıyor öncesinde. Bizde ise durum öğretmenlerle, işin mutfağında görev yapanlarla istişare edilmeden yaptım oldu mantığıyla kararlar alınıyor ve plan program yapılmadan uygulamaya konuluyor. Eğitimi düzeltmek, özgün ve kendini güncelleyen bir eğitim sisteminden geçer. Bu hususta da bu durum bir devlet için öncelik olmalıdır. Tabi devlet bunu yaparken Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yaptığı gibi yapmamalı, sürece öğretmenleri ve tüm eğitim çalışanlarını da katmalıdır. Şu çok önemlidir, bir ülkede her şey bozuk eğitim düzgün ise o ülke bir süre sonra kendini toparlar ve ayağa kalkar; ama bir ülkede her şey düzgün de eğitim sistemi bozuksa o ülkenin sonu karanlıktır.” İfadelerini kullandı.

MEZUN ÇOK SINAVLARI KAZANAN YOK

Sezai Karakoç Anaokulu Müdürü Mehmet Ali Günaydın ise değerlendirmesinde şöyle konuştu:

2016’dan beri liseden mezun olanların sayısının artmasını, üniversite kazananların sayısının her yıl azalmasını değerlendiren Eğitimci Günaydın “ Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonrası üniversitede onlarca bölüm boş kalırken liseden yeni mezun olup yükseköğretime yerleşenlerin sayısı da her yıl azalıyor. 2021 YKS sonucunda dört yıllık üniversiteye yerleşen yeni mezunların oranı yüzde 14,7, iki yıllık üniversiteye yerleşenlerin oranı ise sadece 10,2 oldu. Bu oranlar yıl dört yıllık üniversitede yüzde 18,5, iki yıllık üniversitede ise yüzde 11,7’ydi. 2020 yılında 894 bin 187 kişi liseden mezun olurken 104 bin 776 kişi önlisansa, 165 bin 675 kişi lisansa yerleşti. 2021’de ise mezunların sayısı 936 bin 108’e yükselirken, lisansa yerleşenlerin sayısı 138 bin 207’ye, önlisansa yerleşenlerin sayısı 95 bin 534’e geriledi.”

MESLEK VE İMAM HATİP LİSELERİ DİPLERDE

“Kazanan herkes dikkate alındığında ise lise türleri arasındaki farklılık da dikkat çekiyor. 2021 YKS’ye girenler içinde en başarılı türü her zamanki gibi fen liseleri oldu. 52 bin 8545 fen lisesi mezunundan 25 bin 549 kişi üniversiteye yerleşti. Fen liselerinde oran yüzde 50’ye yaklaşırken Anadolu liselerinde 656 bin 112 kişinin 277 bin 880’i üniversite kazanabildi. Anadolu liselilerin kazanma oranı yüzde 42 oldu. İktidarın gözbebeği imam hatiplerde ise 250 bin 206 adayın sadece 82 bin 411’i üniversiteye yerleşebildi. Üstelik bu kişilerin 16 bine yakını açıköğretim kazanabildi. İmam hatiplilerde üniversite kazanma oranı sadece yüzde 32,9 oldu. Meslek liselerinde 572 bin 42 kişiden yalnızca 142 bin 805’i üniversiteye girebildi. Diğer bir deyişle meslek liselilerin yalnızca yüzde 25’i üniversite yerleşme hakkı kazandı” dedi.

Eğitim Uzmanı Ali Taştan ise bu tabloyu şu şekilde yorumladı:

DEVLET OKULLARINDA NİTELİKLİ EĞİTİM VERİLEMİYOR

“AKP iktidara geldikten hem genel olarak eğitimde hem de liselerde farklı bir politika uyguladı. Üstelik bunu da bilerek ve isteyerek yaptı. Kendi ideolojilerini dayatma hususunda başarılı da oldular. Bu durum da hem başarı da hem de nitelikte düşüşe neden oldu. Çocuklarımıza hem eğitim veremiyoruz hem de öğretim yapamıyoruz. Öncelikle liseleri dört yıla çıkardılar. Bu bir hataydı. Neden yaptılar bunu? Çünkü bunu üniversite kapısında yığılan gençlerin sayısını azaltmak için yaptılar. Daha sonra dershaneler kapanınca temel liseler açıldı. Bunlar aslında lise görünümlü dershaneydi. Bunlar açıldıktan sonra maddi durumu iyi olan aileler buralara yöneldi. 5-6 yıl hizmet verdikten sonra buralar kapandı. Ama başka şekilde devam ediyor ve sayıları da çoğaldı. Eğitimdeki kalitenin düşmesi de böyle bir sonuç doğurdu. Devlet okullarına baktığımız zaman da özellikle 11 ve 12’nci sınıfta liselerin boşaldığını ve kontenjanların azaldığını görüyoruz. Devlet okullarında nitelikli eğitim verilemediği için çocuklar da özel okullara gidiyor. Bu durumlar da bu sonuçları ortaya çıkardı.” Dedi.

SINAVLARDA ÖĞRENCİLERİN NE BİLDİĞİNİ DEĞİL NE BİLMEDİĞİNİ ÖLÇÜYORUZ

“Matematik becerilerinin gelişmesi hem günlük yaşamda hem de karşımıza çıkan problemleri çözmede bizlere önemli avantajlar sağlar. İyi matematik bilmeyen toplumlarda adalet yoktur. Demokratik bir toplumun ve demokratik bir bireyin var olabilmesi bile asgari bir matematiğe dayanıyor. Merkezi sınavlarda bile biz öğrencilerimizin ne bildiğini değil de ne bilmediğini ölçmeye çalışıyoruz. 2021 yılı LGS Sınavında 180 bin 714 öğrenci sıfır aldı. 2021 YKS Sınavına giren adaylardan 217 bin 504’ü matematikte ve 312 bini de fende sıfır net yaptı.”

ÖLÇÜTÜMÜZ ÖĞRENCİNİN HANGİ OKULU KAZANDIĞINDAN İBARET

“2021 yılı LGS Sınavında 36 farklı ilden toplam 97 öğrenci tüm soruları doğru yanıtlayarak 500 tam puan aldı. Ancak 180 bin 714 öğrenci sıfır aldı. Benzer şekilde 2021 YKS Sınavına giren adaylardan 217 bin 504’ü matematikte ve 312 bini de fende sıfır net yaptı. Ne yani, sınava girenlerin neredeyse %15’i hiç mi bir şey bilmiyor? Bu öğrencilere için bu sınav hiçbir ölçüm yapmamıştır ve onlara hiçbir olumlu dönüt verememektedir. Buna bir kaç net yapanı da eklersek neredeyse sınava girenlerin yarısına hiç bir şey söyleyemedik. Peki, yüksek puan alanlara ayakları yere basan bir dönütümüz var mıdır? Maalesef “şu okula yerleştin” demenin dışında farklı bir dönütümüz yok. Dolayısıyla tek başarı ölçütümüz öğrencinin hangi okulu kazandığından ibaret” diye konuştu.

 

 

 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.