DOLAR 32,3803 0.18%
EURO 35,0039 -0.25%
ALTIN 2.324,740,24
BITCOIN 2262631-0,96%
Elazığ

AÇIK

13:15

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

DÜĞÜN ALAYI

DÜĞÜN ALAYI

ABONE OL
Nis 2, 2021 14:40
DÜĞÜN ALAYI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Peşi sıra sıralanan arabalar yine çıkmıştı kervan yolcularını aratmayan cinsinden yolculuğa. Yine yeni yeniden bir yolcunun düğün töreni başlamıştı.

Bu düğün diğerlerine pek benzemiyordu hani. Arabalar birbirini geçmek için yarışmıyor, daha sessiz ve sakin yol alıyorlardı. Havada uçan kuşun beslenmek için yere konma hareketi gibi usulca ve sessizceydi. Kornalar çalınmıyor, en önde gelin arabası ve yolcusu sessizce hareket ediyorlardı.

Önemli yolcu öndeki arabanın arka koltuğuna uzanmış hiçbir düğünde görülmeyecek kadar rahat ve sakindi. Teninin rengi biraz soluktu. Kıyafeti de bu yolcuların hepsinin giydiği cinsinden tertemizdi.

Öndeki koltukta yolcunun en yakınlarından biri oturuyordu. Hiç konuşmuyor. Şöför’e düğün salonunun yerini tarif etmekle uğraşıyordu.  Sağa, sola dön, ilerle vs. Arada, yavaş git yolcuyu kaybetmesin arkadakiler. Düğün salonunun yolunu bilmiyorlardır belki diyordu.

Yolcu düğün salonuna zaman zaman gelip gitmişti. Babası, Dedesi, Annesi, Dedesinin Dedesi, arkadaşı akrabası vs. burada karşılanmıştı. Hepsinin yolculuğu, alayı farklıydı belki ama kıyafetleri, düğün salonları diğerlerini aratmıyordu.

Öndeki arabayı takip eden diğer arabalarda takip edenler hep yolcudan bahsediyorlardı. Çok iyiydi, şöyleydi, böyleydi, keşke şu olsaydı bu olsaydı vs. Oğlu bakmadı, gelini istemedi, Şu doktora götürselerdi böyle olmazdı. Bak hele Ayşe, Fatma, Mehmet, Mustafa, Ömer var mı cenazede. Ne de olsa annesi babası, kardaşı vs. Durumu da şöyleydi, böyleydi. Acaba şu mal kime kalacak vs. Şimdiden başlamışlardı konuşmaya.  Diğer düğünler de olmayan cinsten. Yolcunun ise isteği bir an önce geldiği yere geri dönmekti habersiz. Soğudukça soğumuş, üşüdükçe üşümüştü.

Bu düğün alaylarını genelde ben karşılıyordum. Köyümüzde ikamet ender insanlardan biriydim. Bir nevi mevta bekçisi. Bugün yolcunun değerinden midir bilmem, düğün alayı ile birlikte yol almıştım. Dönüşte, ben ve yolcu kalacaktık köyümüzde her zaman ki gibi. Annem, Babam, Dayım, Amcam daha kimler kimler. Bana emanet edilmiş ve gidilmişti. Korkuyor muydum.? Evet, itiraf edeyim. Başlarda çok korkardım. Ruhlar gelir beni boğar diye. İçim titrerdi. Acaba aşağıda neler oluyor, azabı nasıl, cennete mi gitti, ne olacak vs. Küçük bir tıkırtıda veya ay ışığı parlamasında yorganın altına girer, küçük titremelerle sabah olmasını beklerdim.

Ardından usulca; bu yolcuyu da indirdik arabasından. Süslü olmayan olağan bir arabaydı. Son model de değildi. Çokta önemli değildi hani. Hemen omuzladılar yolcuyu. Son yolculuğu öncesi dini vecibe yerine getirilecekti. Köyün derme çatma musallasına koydular yolcuyu. Sıralandık üçer beşer. Tören komutanının Her zamanki gibi,  Nasıl bilirdiniz? Sorusuna verilen olağan cevabı. Bu cevabı veren tören alanı ahalisinin aklına “Eh işte şöyle böyleydi” ama son yolculuğu ne diyelim. Ölünün arkasından konuşulmaz deyişine hitaben verilen olağan cevap: İyi bilirdik! Acaba? İyi mi bilirdik. ? Haydi! iyi bilirdik diyelim. Affedersiniz, Yaramaz bir adam mıydı diyecektik?  Zaten, Allah biliyor kimin iyi, kimin kötü olduğunu deyip, iyi niyetten bir yaklaşım daha sergilenmeliydi. Arada ağlaşmalar, sızlaşmalar, bağrışmalar, dövünmeler, yöresel ağıtlar kulağıma gelir,  ahalinin şu da çok ağladı, bu da çok ağladı, şu kişinin de hiç gözünden yaş gelmedi, umurunda bile değildi dedikodusunun çok kısa süre sonra konuşulacağı anlar yaklaşıyordu hani.

Mevtayı, yavaşça tahta tabutundan alıp usulca karanlık lambasız çukura indirme anı gelmişti.  Elektriğin icadı artık işine yaramayacaktı. Kablosuz doğal ağlar devreye girecekti sanırım. Öyle sanıyordum, öğretilenlerden. Daha sonra, çoğunlukla aileden mevtanın en yakını eğer korkmazsa çukura iner, o anda etrafındaki insanlar 1000 tane adamı gömmüşçesine, başını kıbleye döndür, tahtayı söyle bırak vs diyerek o anın “Hoş kişilik bilirkişiliği” görevini yerine getirilerdi. İçeriye giren kişi nefes nefese kalmış, sevdiğini bıraktığı çukurdan “Ben kurtuldum dercesine uzanan bir yardım, bir el ile nefes nefese kendini dışarı atardı” Hiç bu çukura girmeyecesine, Oh be kurtuldum! deyişi duyulmuyordu ama çukurdan çıkışı bir o kadar da hızlıydı.  Sonrasında, dualar eşliğinde kürekler konuşmaya başlar, herkes bir kürek de ben atayım, bir hayırda benden olsun dercesine toprağı var güçleriyle yolcu’nun üzerine atarlardı. İçimden bu ne iştah, yavaş olun diyordum yolcuyu çok seviyorsam. Bazen de bir an önce kapatın. Uyanır muyanır, başıma iş açılır demiyor da değildim. Bir kürek, iki kürek arka arkaya gelen topraklar ve sonuçta tümsekli, çıkıntılı, kahverengi boyayla boyanmış metrekaresi küçük bir odacık. Yarımpleks, Çeyrekpleks. Verilen son talimatlar sonrasında yolcunun evinin üzerine dökülen bir bidon suyun içini ferahlatacağı düşünülürdü. Telkin sonrası ailenin bayanları erkeklerin mevtanın yanından ayrılmasıyla mezarın üstüne kapanması, ağıtlarını temposu yavaş yavaş yükselen acılı bir şarkı gibi söylemeleri sonrası, “Yine geleceğiz, yolcumuz sana teslim” sözleri ile yavaş yavaş terk edişler başlardı. Kardeş, ana, baba, yaren, çoluk, çocuk, arkadaş, dayıoğlu, amcaoğlu, halaoğlu, köylü, şehirli, teker teker yolcunun yanından uzaklaşırlardı.

Sırada benim görevim vardı. Herkes dağıldıktan sonra “Ateş, Odun ve Havayı” bir araya getirmek. Terk edilmişe, son görevi yapmak. Kurtlar ve vahşi hayvanlar ne olur ne olmaz, yolcu’nun rahatını bozmasın. Mezarı açmasın. Ateş yavaş yavaş yanmaya başlar, üşüyen bedeni belki bir nebze ısıtır diye de aklımdan geçmiyor değildi hani.  Biraz alev harlar, inşallah ki bu harlama son olur, yolcu’nun günahlarına kefaret olur diye de düşünmemekten kendimi alamıyordum. Sonra ateş söner, evime gider ve yorganımın içine sinerdim. Haber gönderir. Merak etmeyin. Yolcunuza bir şey olmadı. Yerinde halen müjdesini verirdim. Son yolculuğun son müjdesi. Bu görevimi iki gün daha yapar, vahşi hayvanların saygısızlık yapmayacağından emin olurdum.

Sağlıcakla kalın.

Prof.Dr.İNANÇ ÖZGEN

Fırat Üniversitesi

Biyomühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ

TEŞEKKÜR: Yazı için karikatür çizen değerli abim Yılmaz KARSLIOĞLU’na teşekkür ederim.

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.