Milli mücadeleden çıkmış bir ülkenin hem sanayii de ve hem de tarımda atılım yapması, ülkenin en önemli önceliğiydi. Atatürk bu bakış açısıyla Milli ekonominin temeli Ziraat’dir sözüyle yol haritasını çizmişti.
İstiklal savaşının yorgun ülkesinde hem eğitimde atılım yapılması ve hem de tarımda teknolojiyi kullanarak ülkeyi kalkındırması gerekiyordu. Arazi toplulaştırmasının yapıldığı ve arazi parçalılığın üst düzeyde olduğu günümüz Türkiyesi’nde düşünülen birçok eylem, o günün Türkiyesi’nde her çiftçinin arazisi olmalı mantığıyla düşünülmüş ve arazi parçalılığın önüne geçilmesi noktasında irade ortaya koyulmuştu. Özellikle; buğdayın kalitesinin arttırılması, gerek ıslah ve gerekse zirai mücadele açısından gerekli tedbirlerin alınması gerekliliği noktasında yasal mevzuatlar hazırlanmıştı. Çünkü Ulu Önder; buğday olmadan hayat olmayacağını biliyordu. Ekmeğin aş, aşın buğdaydan geçtiğini çok iyi biliyordu.
Şu an bile vergi konusunda önemli sorunlar yaşayan çiftçileri ağır vergi sıkıntısından kurtaracak önlemlerin alınması, eğitim konusunda çiftçileri çağın gerektirdiği şekilde eğitmek, toprağı olmayan çiftçilerin toprak sahibi olmasını sağlamak gibi birçok önemli kanunu uygulamaya geçirmişti. Kooperatifçiliğin, zirai kredilerin temeli o dönemlerde atılmış, köylülere makine ekipman dağıtılarak, çiftlik anlayışını benimseme amaçlı örnek çiftlikler açılmıştır.
Günümüz Türkiyesi’nde ne güzel ücretsiz fidan dağıtılıyor dendiğinde büyük bir iyilik yapılıyor mantığıyla yaklaşılsa da, o günün Türkiyesi’nde çiftçilere bedava meyve fidanı dağıtılıyordu. Ülkemiz için önemli ürünlerin ıslah edilmesi ve daha çok verim elde edilmesi amacıyla birçok ürün için Islah istasyonları kuruluyor, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinin temelleri bu dönemde atılıyordu. Ziraat okulları ki, bugün bile çoğu insanın bilmediği ve o gün yetişen insanların ülkemiz tarımını yönlendirdiği bir ortamda eğitime büyük önem veriliyordu.
ARGE noktasında önemli atılımların olduğu o yıllar büyük Türkiye’nin temellerinin atıldığı yıllardı. Özellikle tarımda mekanizasyonun önemine değinen Ulu Önder’in Tarım Makinaları konusuna büyük önem verdiği biliniyordu. Yerli ve milli ekipmanların dışarıya bağımlılığı azaltacağı ve kalkınmanın önündeki engelleri kaldıracağı noktasında büyük kazanımlar liderin emirleri doğrultusunda şekilleniyordu.
Tarım ve Gıda bakanımız Sayın Mehdi EKER döneminde de tekrardan uygulamaya sokulan, bütün memleketin tarım bölgelerinin belirli ürünlere yönelmesi ve bölgelerin tarımda istitaslaştırılması ile ilgili engin görüşleri vardı. Askere alınan o dönemin savaştan çıkan gençleri askerlik müessesinde bile eğitilmesi gerektiğini savunuyor ve bu konuda verdiği talimatlarla askerlik görevini ifa eden gençlere tarım makinalarının kullanılması ile ilgili temel bilgileri öğretiyordu. Askerlik yaptığım dönemde vermiş olduğum Arıcılık dersi sonrası, tezkere alan birçok askerimin bu konuda girişimde bulunması, bir konuda ışık yakmanın ne kadar önemli olduğunu bana bir kez daha öğretmiş oluyordu. Buğday dışında; fındık, limon, çay, sebze, patates, v.s. gibi ürünlerin yetiştirilmesi noktasında çok titiz davranıyor ve bu konuda Ankara Ziraat Yüksek Enstitüsü’nü kuruyordu.
Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluşu ise Ulu Önder’in bizzat yürüttüğü ve projelendirdiği bir dönüm noktasıydı. Arazi ile ilgili istediği raporlardan; yabancı uzmanlardan gelen, bu arazi kıraç ve bataklık bu araziden bir şey olmaz şeklinde ki sonuçlarına inat, bu toprağı ıslah edip önemli bir başarı elde edebiliriz mantığıyla verdiği talimatlarla, çözümleri ve yöntemleri özellikle incelemiş ve burada önemli bir çiftlik kurarak azmi ve kararlığı tarımda da ispat etmiştir.
Bitkilerin hastalık ve zararlılardan daha az etkilenmeleri ve ürün kayıplarının önlenmesi açısından verdiği talimatlarla uzmanlaşmanın önünü açarak enstitülerin kurulması talimatını vermiştir. Çiftçilerin en az geçinebileceği kadar toprak sahibi olmasını birinci önceliği yapmıştır. “Kılınç ve saban her iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlûp oldu” sözü onun engin bakış açısını gösteriyordu. Hayvancılıkta ıslahın önemli olduğunu, hayvan sayısını arttırmanın en önemli konulardan biri olduğunu söylemişti.
Bu konuda söylenecek çok söz var. Kısaca Ulu Önder’in deryada deniz olan yaklaşımlarını Tarım açısından özetlemeye çalıştık. Yazımızı yine onun Tarımla ilgili güzel bir sözüyle noktalayalım.
“Türkiye’nin sahibi hakikisi ve efendisi, hakiki müstahsil olan köylüdür”
Saygılarımla…
Prof.Dr.İNANÇ ÖZGEN
Fırat Üniversitesi
Biyomühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
ULUSAL
20 dakika önceULUSAL
23 saat önceULUSAL
6 gün önceGÜNDEM
28 gün önceGENEL
05 Aralık 2024GÜNDEM
05 Aralık 2024GÜNDEM
05 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.