08 Mart 2021 Pazartesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bölgemizin geleceğinde DEAŞ’a, PKK ya Yer Yok..
100 Yıllık Bir Fotoğraftan İzmir’in Kurtuluşu’nun Elazığ’daki Yansımalarına Bakış
Ukrayna Üzerinden Derin Avrasyacı-Atlantikçi Çatışması
Elazığ Dernekler Federasyonu (ELFED), MESAM’dan Teşekkür Ödülü Aldı
İngilizlerin Kıbrıs Tuzağı
ELAZIĞSPOR
Yüce Allah (CC) İnsanoğlunu yaratırken akıl denen özelliği bahşetmiştir. Ve bu aklı iyi veya kötü yönde kullanma tasaruffunu kullarına bırakmıştır. Aklımızı kullanırken iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı birbirinden ayırt etmek bu kadar kolayken, düşünmemiz gereken; neden insanoğlu bu güzel özelliğini daha çok kötü şeylere yönelmek için kullanıyor.
İnsanlar, konuşa – konuşa, hayvanlar, koklaşa – koklaşa anlaşır diyen atalarımız zamanında; demek ki insanlar konuşuyor ve hatta anlaşıyormuş. Günümüzde konuşup anlaşmak yerine, direkt karşındakine kafa göz dalmak moda oldu. Soracak olursak, Türkiye’de hiç kimsenin kendisini kavgacı ve şiddet yanlısı olarak kabulleneceğini zannetmiyorum. Peki… İncir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden dolayı neden kavga, şiddet ve ölümle sonuçlanan olaylar devamlı karşımıza çıkıyor.
Ülkemizde her geçen gün, suç oranlarında korkunç artışlar oluyor. Kimi yaptığından pişman olduğunu dile getirirken, kimi ise dengesizce tekrar yaparım diyor, bazıları ise pişkince raporu olduğunu söylüyor.
İzlediğimiz haberler, okuduğumuz gazeteler maalesef bizleri her geçen gün biraz daha karamsarlığa sevk ediyor. Sonumuz ne olacak? Hadi kendimizden geçtik, çoluk çocuğumuzun geleceği ne olacak diye düşünmeden duramıyoruz.
Sabah evinden çıkarken, acaba akşam sağ salim tekrar geri dönebilecek miyim? Diye aklından geçiren pek çok insan vardır diye düşünüyorum. Ben de aynen böyle düşünüyorum. Acaba yolda bir trafik canavarıyla karşılaşacak mıyım? Yürürken kolumdan çantamı kapıp kaçmaya çalışan biri olacak mı? Karşı koyacak olursam yerlerde sürüklenecek miyim? Banka atm’sinin önünde elimdeki para gasp edilmeye çalışılacak mı? Birisi beni takip mi ediyor? Çocuklarımıza bonzai satılmaya çalışılacak mı? Sokakta kör bir kurşun bana rastlayacak mı? Veya gözümün üzerinde kaşım var diye biri bana çatacak mı?
Sorular… Sorular… Beynimizi kemiren ama düşünmeden de edemediğimiz sorular! İnsanlar o kadar saçma sebeplerden dolayı zarar görüyor ki sokağa çıkmaya… Hatta yaşamaya korkar olduk.
Biz bu ülkede; minicik bebeğini evde ölüme terk edip giden ve kendine anne diyen canavarları gördük, bakıcıya emanet edilen çocuğa her türlü şiddetin uygulandığını gördük. Parmağındaki yüzüğü çalmak için dövülen yaşlı nineleri gördük. Çantasındaki on lirayı almak için metrelerce yerden sürüklenen masum kadınları gördük. Cinnet geçirdiğini iddia ederek etrafındaki herkesi öldürenleri psikopatları gördük. Farklı amaçlar uğruna kaçırılıp kullanılan insanları gördük. Sapık emelleri uğruna çocuk, genç kız, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan zarar veren hatta öldüren canileri gördük. Hiç sebep yokken insanları kesen, doğrayan yaratıkları gördük. Daha neler… Neler… Gördük ve görmeye devam ediyoruz.
Korkuyoruz gerçekten toplum olarak ne hale geldik. Merhamet, vicdan gibi kavramları mumla arar olduk. Toplum, ne zaman bu kadar vicdansız oldu? Ne zaman bu kadar acımasız ve merhametsiz oldu? Bunların farkında mıyız? İnsan olduğumuzu ne zaman unuttuk?
Hayvanların bile tabiat kanunu olarak karnını doyurmak amaçlı ve tehlikede olduğunu htiğinde, savunma amaçlı saldırganlaştığı bu dünyada, insanların geldiği hale ve noktaya bakın!
Bu duruma gelinmesindeki sebepler neler olabilir?
Aile içi şiddet ortamında büyüyen çocukların, psikolojisinde yer ederek, şiddete meyilli olabilecekleri devamlı söyleniyor. Maalesef konuşarak anlaşamıyoruz hemen celallenme, hakaret, dayak ve dahası… Mağrifet oldu sanki. Mecliste bile, zaman zaman uçuşan sandalyeler ve yumruklar, yaralanan koca koca adamlar, hakaretler, tehditler… Üzülerek belirteyim ki, şiddet ve suç işleme toplumumuzun her kesimine yerleşmiş durumda. Şurada var, burada var diye bir ayrım yapmamız mümkün değil.
Kanımca, yayımlanan vurdulu – kırdılı, kanlı – bıçaklı veya ahlak bozucu filmler, görseller de, toplumun bu hale gelmesine katkıda bulunuyor. Eskiden RTÜK denen kurum toplumun ahlakı, benliği bozulmasın diye yerinde müdahalelerde bulunuyordu. Şimdi ben şahsen hiç bir müdahale göremiyorum. Çocuklarımızın, gençlerimizin en basitinden izledikleri bazı klipler bile ahlak bozucu tarzda, gösterilen diziler filmler kan, revan içinde… Ondan sonra çıkıyoruz bu sapıklar, bu psikopatlar nasıl türüyor, bu kadar soğukkanlılıkla nasıl cinayetler işleniyor diyoruz. Acaba toplumun bu hale gelmemesi için tedbir alınıyor mu ki sonrasında yorumlar yapılıyor.
Eğer bizler yüce dinimiz İslamiyet’i öğrenir ve Yüce Allah’ın (CC) emirlerini yerine getirirsek, Peygamber Efendimizin (SAV) sünnetlerini bilip uygularsak zaten ortada işlenen suçta- suçluda kalmaz. Toplumun bu halde olmasının en etkin sebebi yaşadığımız ahlaki çöküntüdür.
Gönül ister ki Türkiye’de hiç suç işleyen birileri olmasın. Suç olmayınca ortada cezada, yasası da olmazdı zaten. Maalesef hem kanunlar var hem de bu kanunlara rağmen bıkıp usanmadan suç işleyenler var. En korkuncu da kanundaki boşlukları bir hukukçu edasıyla takip edip , bu boşluklara güvenerek suç işleyenlerin de olması yani planlı ve programlı…
İşlenen cezalara verilen cezaların yeterliliği tartışmaya açık bir konu. Fakat ben şahsen yeterli olmadığı kanısındayım: Eğer verilen cezalar caydırıcı olsaydı suç oranlarında bu kadar artış görülmezdi. Ceza Kanunlarımız da olan boşluklardan dolayı suçlular hak ettikleri cezayı almıyor, bunun sonucunda suçüstüne suç işleniyor. Sabıkalar kabarıyor. Hapis cezası herhangi bir sebeple(iyi hal, af vs.) biten suçlular suç işleyip tekrar hapse girebiliyor.
Pek çok dolandırıcının türemesindeki sebep hiç bir cezası olmaması. Senet imzalıyor üzerine kayıtlı bir şey yoksa hiç bir şey yapamıyorsunuz. Telefonda insanları kandırıp dolandırıyorlar. Sayısız örneğini gördük. Sıradan vatandaşın yanı sıra, okumuş üflemiş pek çok kişi de, ya dolandırıldı yada dolandırılmanın eşiğinden döndü. Adam gibi ceza yok ki halen daha vazgeçmiyorlar, hatta meslek haline getirdiler. Allah korusun bizleri de arayıp kandırmaya çalışsalar ve o an basiretimiz bağlanırda inanırsak yandık.
Şimdi diyelim ki; evinizin kapı ve camını havalandırmak için açma gafletinde bulundunuz ve evinize hırsız girdi inanmayacaksınız ama bu hareketinizle hırsızı teşvik etmiş olabiliyorsunuz. Ya da bu hırsızla yatak odanızın dışında karşılaştığınız zaman, aman ha! Sakın müdahale edeyim demeyin hatta hizmette kusur etmeyin çünkü yatak odası dışında müdahale etme hakkınız yok. Böylesi komik kanun mu olur? Yoksa biz mi kanunları anlamıyoruz? Bu mudur vatandaşı hırsızdan arsızdan korumak?
Gündemde tartışılan idam cezasına gelirsek; 14 Temmuz 2004 tarih ve 5218 sayılı kanunla Türkiye idam cezasını her koşulda kaldırdı. Görüldüğü üzere biz duyduğumuz öfkeden dolayı, kendimizi ne kadar paralarsak paralayalım, AB ye girme sevdasından vazgeçilmediği sürece kendi ülkemizde ki ceza kanununu kendimiz düzenleyemeyeceğiz. Gerçekten bu cezayı hak eden canilerde elini kolunu sallayarak insanları doğramaya devam edecek.
Ben de toplumdaki pek çok insan gibi zaman zaman öfke ve hiddetime yenik düşerek; Şu canilerden iki tanesini ibreti alem olsun diye taksim meydanında sallandırın bakın bir daha cesaret edebiliyorlar mı? Veya hırsızlık yapanın elini kesin bakalım bir daha aklından bile geçirebilecek mi. Kısasa kısas usulünü uygulayın bakın o suçu işlemeyi düşünen kalacak mı? Diye düşünmüyor değilim.
Ağırlaştırılmış müebbet cezası şu an 30 yıl. bu mahkumlar cezalarının 3/2 sini infaz kurumunda çektikleri taktirde koşullu salıvermeden yararlanabiliyorlar. Bizim korkumuz bu canilerin hapisten çıkabilme ihtimali olması ve çıktığı zaman da aynı suçları işleme olasılığının yüksek olması. Bu sebepten tek çözüm ortadan kaldırmak gibi geliyor.
Biz canilere olan öfkemizden idam cezası getirilsin desek te dinimiz olayı çok ince olarak düşünüp bize öğretmiş. Dinimize göre Allah’ın (CC) verdiği canı ancak Allah (CC) alır. Şunu da belirtmeliyim ki… İslamiyet’te olan kısas sadece insanlar arasındaki kin ve kan davasını ortadan kaldırmayı amaçlar. Yani bir infaz yapılacaksa en azından devlet yapsın ki insanların soyu tükenen kadar birbirini öldürmeye devam etmesinler diyedir.
Bizler artık masum insanların zarar görmesini istemiyoruz. Artık yüreğimiz dayanmıyor. Artık psikolojimiz kabullenmiyor. Ağlamaktan göz pınarlarımız kurudu. Şu caniler sayesinde, çaresiz, korkak, bir topluma dönüştük. Halk olarak elimizden bir şey gelmiyor.
Tek bildiğim şey; bir insan merhametsizse merhametsizdir. Caniyse canidir. Sapıksa sapıktır. Dolandırıcıysa dolandırıcıdır. Bu düşünceler eğer içine, kafasına, yüreğine yer etmişse verilen hiç bir cezanın caydırıcı gelmediğidir. Biz kendimizi koruyamıyoruz. Tek temennim; Allah (CC) cümlemizi böylelerinden korusun muhafaza eylesin. Çünkü koruyan ve gözeten O’dur.
Saygılarımla…
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ