Bit sayesinde gelen ikbâl için tarihi bir rivayet ile yazımıza başlayalım…
“Rivayete göre Kanûnî Sultan Süleyman, Hürrem Sultan’ın da yönlendirmesiyle Enderun’dan tanıdığı Rüstem Paşa’yı kızı Mihrimah Sultan ile evlendirmek istemiş, ancak muhalifleri bu evliliği önlemek için Rüstem Paşa’nın cüzzamlı olduğu rivayetini yaymış, Kanûnî de işin aslını öğrenmek üzere tabiplerden Mehmed Bey’i Diyarbekir’e göndermiştir. Tabip paşanın üzerinde bir bit (kehle) bulunca onun cüzzamlı olmadığını anlamış ve padişaha damat yapıldığına dair hatt-ı hümâyunu Rüstem Paşa’ya vermiştir. Rüstem Paşa bu hadiseden dolayı “kehle-i ikbâl” diye anılmıştır.” (1)
☆☆☆
Bit ile ilgili bir çok özlü söz var kültürümüzde. Bir tanesi de “Biti kanlanmak..”
Kimi zaman yoksulun varsıl olması, ayağın baş olması, görmemişin görür olması sonrasındaki hazımsızlığını, sapıtmasını da ifade etmek için kullanılan tecrübe imbiğinden süzülmüş bir söz…
Demeli ki:
Câhilin, ehliyyetsizin, liyakâtsızın, ahlâksızın, edebsizin, arsızın, hırsızın, mütekebbirin, nemmamın, facirin, sahtekârın, riyakârın, münafığın, biti kanlanmaya görsün maâza’Allah…!
☆☆☆
Genç deve anasına sorar:
-Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük ?
-Çölde kuma batmamak için.
-Peki kirpiklerimiz niye bu kadar gür ve çift sıra, kulaklarımızın içi çok tüylü.
-Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.
-Bizim niye hörgüçlerimiz var.
-Çölde çok uzun süre aç/susuz idare edebilmek için hörgüçdeki yağdan su ve enerji temin etmek için yağı hörgüçlerimizde depolarız.
-Peki biz neden çölde değiliz de şehirde hayvanat bahçesindeyiz, burda ne halt ediyoruz ?
….
Her mahlûk ait olduğu ekosferde olmalı değil mi ? …Ormandaki ormanda, çöldeki çölde, göldeki gölde !
☆☆☆
Kelâm üstâdı Necip Fazıl Kısakürek’in deve ve pireye dair çok mânidâr yazısını okuyanınız vardır:
Bir deve gördüm. Hörgücünde şöyle bir yazı vardı:
“Şiirde mânâsızlık meselesi”…
Sordum: Ne bu yahu ?
Dediler:
-Bu hakikatte bir piredir; yedirdiler içirdiler deve oldu !
Bir pire gördüm. Konduğu yatak çarşafında şöyle bir yazı vardı:
“Münekkidi olmayan Türk edebiyatı meselesi…”
Sordum: Ne bu yahu ?
Dediler:
-Bu hakikatte bir devedir; yedirmediler, içirmediler, pire oldu !
Bütün develerimiz pire, bütün pirelerimiz deve oluyor…
Fani siyaset tekerlemesi deve, ebedi cemiyet davası pire…
Dallarda kötülük hikayesi deve, köklerde ahlâk telakkisi pire…
Salonda madde ve inkâr kahkahası deve, tavan arasında ruh ve iman hıçkırığı pire..
Lâf deve, akıl pire …
Dedikodu deve, sohbet pire…
Münakaşa deve, hakikat pire…
Gözbağcılık deve, ilim pire…
Açıkgözlülük deve, liyakat pire…
Hezeyan deve, san’at pire…
İşte size develerin devesi:
-“Allah ömürler versin efendim !..”
Ve işte size pirelerin piresi:
-“Allah akıllar versin efendim !..”
Haydi gözlerini yum; ve dümdüz bir satıh üzerinde makasvari iki yol tasarla !
Yolların birinden develer, öbüründen pireler geçsin !
Ne görüyorsun?
Develeri cüceler, pireleri develer güdüyor değil mi ?
İşte manzaramız !.. (2) diyor üstâd Necip Fazıl.
☆☆☆
Necip Fazıl Kısakürek üstada sorarlar;
-“Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?”
-“Evet geçirir” demiş.
-“Deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?” demişler.
Necip Fazıl:
-“Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir” demiş.
….
Demiş diyeceğini üstâd, Allah rahmet eylesin.
☆☆☆
Bir pire fıkrası yazmadan olmaz tabi..
Temel pireler ile ilgili araştırma yapmakta… Gözlemlerinin her aşamasını da kaydetmekte, notlar almaktadır…Pirenin 3 çift bacağından ön çifti kopartır ve pireye “haydi zıpla” diye seslenir, pire zıplar, Temel durumu not eder “2 çift bacaklı pire zıpladı”, 2.çift bacağı kopartır, komutu verir ve notunu alır “sadece arka çift bacağı ile pire zıpladı”, Temel durumu not eder ve son kalan arka bacak çiftini de kopartır ve komutu verir, gözleminin sonucunu yazar:
Pirenin üç çift bacağı da kopartılınca kulakları duymadığından komut verilse de zıplamıyor…
….
Kulağı bacağında, aklı midesinde, gözü komşunun kümesinde, fikri kutupların buzdağında olanlara, kim neyi nasıl anlatmalı ?
☆☆☆
Hasıl-ı kelâm;
Biti kanlanınca azıp sapıtanlar, çeviklikleri ile pire gibi zıplayarak daha semiz konak arayanlar (yağlı kuyruk avcıları), pire için yorgan yakan nâkıs akıllılar (öfkesine mağlub olanlar), pireyi (menfaatini) gözünden vuran keskin nişancılar, deveyi pire gibi göstererek itibarsızlaştırmaya çalışanlar (kıskanç ve çekememezlik hastalığına düçar olanlar), pireyi deveymiş gibi pazarlayan reklâmcılar (biri bin satan lâfazanlar), deveyi havudu ile yutmaya çabalayan kursaksızlar (haramzâdeler) bir yanda….devesinin pire kadar bile lâfını etmeyen, insana yakışmayana yaklaşmayan, tevâzû ehli diğer yanda !
Biti, devesi, piresi öylece bir kenarda dursun:
“İyilik yap at denize; balık bilmez ise de Hâlik-i ekvân bilir” sözü şiâr edilmeli, dünyada işler Allah rızası için, azîz millet için yapılmalı, ve unutmamalı ki: herkes ettiğini günü gelince karşısında bulur, kişinin ettiklerinden başkası asla karşısına çıkarılmayacaktır !
Alıntılar için Kaynaklar:
(1) TDV İslâm Ansiklopedisi 2008 Cilt 35: 288-290 sf
(2) Necip Fazıl Kısakürek, (8 Şubat 1946) Büyük Doğu Dergisi (1001 çerçeve)/Necip Fazıl Büyük Doğu Yayınları, Çerçeve-3, Bütün Eserler-97.
Prof.Dr.Suat KIYAK
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
GENEL
17 gün önceGÜNDEM
05 Kasım 2024GÜNDEM
05 Kasım 2024ELAZIĞ
05 Kasım 2024ULUSAL
05 Kasım 2024GÜNDEM
05 Kasım 2024ELAZIĞ
05 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.