Gençleri; birbiri ardına dağlarda, Afrin’de, Kandil’de veya herhangi bir yerde şehit düşen bir ülkenin yaşamakta olanlarına ne düşer?
Bir cevabı olmalı bunun elbette.
Baksana; hemen hemen her gün rahat bir şekilde uyanabiliyorsun yataktan değil mi güzel kardeşim? Sevgilinle buluşuyorsun bir kafede, bütün gün gezebiliyorsun onunla dünyanın kederinden, derdinden uzak bir biçimde.
Peki, sen hiç hemen hemen her gün rahat bir şekilde uyanabilen ‘şehit’ gördün mü kardeşim? Ya da sevgilisiyle buluşan, bütün gün onunla dünyanın kederinden, derdinden uzak bir biçimde gezebilen.
Ya sen güzel kardeşim. Girdiğin işinde hızla ilerlemişsin, iyi de bir gelir elde ediyorsun. Her gün işten döndüğünde, TV karşısına uzanıp yeni çalışmalar için planlar yapıyorsun.
Peki, sen hiç bir ‘şehidin’ plan yaptığını gördün mü? Ya da işten döndüğünde televizyon karşısında uzandığını?
Yine açmışsın bilgisayarını, sosyal medya sitelerinden başka kullanmadığın internete bağlanmış, sağa sola bakınıyorsun. Değil mi?
Yaşayan bir ‘şehit’ gören var mı peki?
‘Şehitler ölmez’ dediniz yıllarca yürekten inanarak.
Lüks gece kulüplerinde eğlenirken magazincilere yakalanan futbolcular bile ‘şehitler ölmez’ yazısıyla sahaya çıkarak heyecanlandırdılar bizi.
Yeni almış olduğu yalısıyla gündem de olan bir siyasetçi bile “şehitler ölmez” diyerek bizleri avundurdu.
İnancımız bile bize “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler” dedi.
Ama yaşamakta olan bir ‘şehit’ görmedik. Göremeyeceğiz.
Ateş düştüğü yeri yakıyor ne var ki!
Bir şehit ablası duygularını yazmış. Okuyalım :
Yanlış tarafa soruyorsun Hoca !!!
Yirmi yaşında fidan gibi şehit arkanda.
Sen dönmüş;
Onu, hayatının baharında al bayrağa sardıranlardan helâllik istiyorsun.
Yaptığın yanlış hoca, hem de çok yanlış!
Onların şehidimde ne hakkı var ki?
Dön arkanı o kalabalığa, o ruhsuz kalabalığa, şehidimi al karşına, helâlliği ondan iste.
Sor şimdi o bayrağa sarılı yiğidime de ki:
Sana gençliğini yaşatmayanlara,
Sen vatan için şehit düşerken “bedelli” diye ayrıcalık yapanlara,
Dağlarımızdan “Ne mutlu Türküm” yazısını kaldırıp “Biji Apo” yazdıranlara,
Sana “kelle” bebek katiline “sayın” diyenlere,
“Birkaç Mehmet şehit oldu diye meclisi toplayamayız” diyenlere ve onları tekrar tekrar vekil diye meclise sokanlara,
Sen kuru kumanyanla yetinirken, aksırıp, tıksırıp, çatlayıncaya kadar bu vatanı yiyenlere,
Senin şehit haberin üçüncü sayfalara düşerken, seni alçakça vuran hainlerin şehitlik(!) kurmasını seyredenlere,
Kanınla suladığın topraklardan ay-yıldızı indirip, yerine bölücü paçavralar astıranlara,
Yurdun bir bölgesinde her gün millete ve vatana hakaret edilip, devlete meydan okunurken, bazı ruhsuzların koltuklarını korumak için seyretmelerine,
Sen bu vatan, bu bayrak için can verirken, senin cenazene dahi can korkusundan koruma ordusuyla gelenlere,
Bunları alkışla destekleyenlere hakkını helal ediyor musun yiğidim?
Eğil Hoca, eğil kulak ver tabuta bak ne diyor yiğidim?
Haydi, şimdi dön, yüreğin yetiyorsa
DUYDUKLARINI, CENAZEYE GELEN O ZEVATLARA DA SÖYLE !
Ve sor yüzlerine karşı
“Hangi yüzle geldiniz buraya?”
Evet utanmak.
İnsanları bir saray, iktidar hırsı uğruna ölüme yollanan, gençlerini yaşatamayan bir ülkenin henüz hayatta olanlarına ilk başta bu düşer.
Utanırsın.
“Şehitler ölmez” diyebilirsin.
Ancak; utanan insanlara kulak vermek, onlara yaklaşmak belki de en hakiki başlangıçtır.
Saygılarımla….
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
GÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
5 gün önceELAZIĞ
13 gün önceULUSAL
19 gün önceGÜNDEM
20 gün önceELAZIĞ
24 gün önceULUSAL
07 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.