Zübeyde Duran

Zübeyde Duran

08 Mart 2021 Pazartesi

NANKÖR

NANKÖR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Günlerdir olur mu? Olmaz mı? Sorularının ardından Iraklı Kürtler uluslararası itiraz ve uyarılara rağmen sözde bağımsızlık referandumu için sandık başına gittiler.

Resmi olmayan sonuçlara göre; Bağımsız Kürt referandumunda evet oyları yüzde 93.29, hayır oyları yüzde 6.71 çıktı.

Bağımsızlık referandumunu ABD sözde istemezken, açıkça destek veren tek ülke İsrail oldu. Referanduma karşı ilk somut hamle İran tarafından geldi. İran hava sahasını bölgesel yönetimin uçaklarına kapattığını duyurdu.

Referandumun ardından yapılan yorumlara şöyle bir bakalım…

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, sözde referandumun ardından “Son ana kadar Barzani’nin böyle bir yanlışın içine düşeceğini zannetmiyorduk” diyerek, yanıldıklarını dile getirdi.

Erdoğan, Habur’un kapatılarak ekonomik ambargo uygulanacağını belirterek, “Tüm seçenekler önümüzde masa üzerindedir. Bu hafta içinde gereken tedbirleri açıklayacağız. Vana bizde vanayı kapattığımız anda o iş de bitti” diyerek konuyla ilgili kararlılığını bir kez daha vurguladı.

Erdoğan’ın ambargo açıklamasına karşılık Ekonomi Bakanı Zeybekçi önce “Ambargo ciddi bir şeydir” demesinin ardından geri çark ederek “Cumhurbaşkanımızın sözleri hepimiz için bağlayıcıdır” diyerek bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu deyimini aklımıza getirdi.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani, anayasaya aykırı kabul edilen referandumun asla Türkiye’ye bir tehdit niteliğinde olmadığını iddia ederek, “Türkiye’nin kızgınlığını anlamıyoruz? Habur’un yerine yeni kapı açılamaz? Ambargo 5 milyon kişiyi etkiler. Vana kapatılırsa Türkiye’de etkilenir” şeklinde tehditvari açıklamalarda bulundu.

Mesut Barzani yaptığı açıklamada nankörlüğü kendi sözleriyle göz önüne sererek, “Gerçekten zor zamanlarımızda bize yardım eli uzatan ülke Türkiye olmuştur. IKBY’ye sunduğu yardımlarından dolayı her zaman Türkiye’ye şükran borçluyuz. IKBY’de yapılan referandum asla Türkiye’ye tehdit niteliğinde değildir. Türkiye’nin bu konuya ilişkin daha sakin bir şekilde hareket etmesini temenni ediyoruz” şeklinde ılımlı mesajlar vermeye çalıştı.

Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi, referandumun silah zoruyla gerçekleştiğini, onbeş yıldır bu soruna dikkat çektiklerini dile getirerek,“Sesimizi Türkiye dâhil kimseye duyuramadık” şeklinde sitemkâr açıklamalarda bulundu.

Referandumu “korsan” olarak değerlendiren Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “En az 5 bin ülkücü gönüllü başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yaşadığı Türk kentlerindeki varlık, birlik ve dirlik mücadelesine katılmak üzere hazır beklemektedir” diyerek sonuna kadar mücadeleye destekçi olduklarını ifade etti.

Bu söylemlerin yanı sıra, Irak Meclisi, aldığı kararla Başbakan İbadi’ye Kuzey Irak’ta bulunan Kerkük’e asker gönderme konusunda yetki verdi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), Türkiye’nin Irak sınırında bulunan Şırnak’ın Silopi ilçesindeki Habur Sınır Kapısına yaklaşık 3 kilometre mesafedeki tır parkının karşısındaki boş alanda 18 Eylül’de başlattığı tatbikat devam ediyor.

Barzani’ye yaptırımda Türkiye tarafından ilk somut adım atılarak, Erbil ve Süleymaniye tüm uçuşlar askıya alındı. Cuma gününden itibaren Türkiye’den hiçbir uçağın kuzey ırak’a uçamayacağı kararının alındığı açıklandı.

Ve bütün bunların sonunda Beştepe’de yapılan zirvede çıkacak olan yaptırımlar merakla bekleniyor. Referandum sonrası yapılan ilk zirvede hazırlanan raporlar üzerinden değerlendirme yapılacağı söyleniyor.

Şimdi… Barzani’nin iplerinin ABD ve İsrail’in elinde olduğu herkes tarafından biliniyor. Kurulmak istenen bağımsız Kürdistan devletinin İsrail’in bir hayali olduğu da biliniyor. Düşman planlarını sinsice hayata geçirmeye çalışıyor.

Görüldüğü gibi ortam da, kafalarımızda karışık…

Yapılması gereken Hükümetin Kuzey Irakla ilgili düşüncelerinden taviz vermeden, bir an evvel somut adımlar atmasıdır. Eğer referandumdan önce yapılacağı söylenen icraatlar havada kalırsa, hem birileri kendilerini bir halt zannetmeye başlayacak, hem de sözler yerine getirilmediği için insanlarda güven kaybı oluşacak.

İnsanların ikiyüzlü olup olmadıklarını anlamak zaman alıyor. Sizin hakkınızdaki gerçek düşüncelerini, asıl amaçlarını bazen sezemeyebiliyorsunuz. Çıkarları uğruna göstermiş oldukları samimiyeti gerçek sanabiliyorsunuz. Herkesi kendiniz gibi zannederek yanılgıya düşebiliyorsunuz. Devletleri de aynı şekilde düşünmek gerekir…  Bir devleti hakkıyla yönetmek,  gerçekten çok zor bir zanaat… İçten ve dıştan gelen tehditlere karşı mücadele etmek çok yıpratıcı… Destek olduğunuz kişilerden nankörlük görmek kabul edilemez. İyi niyetinizin suistimal edilmesi gerçek bir yıkım… Ekmek yediği çanağa tükürenler bolca mevcut… Üzülerek söylemeliyim ki maalesef Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihi boyunca bütün bunları fazlasıyla gördü…

Bu yaşadığımız süreç bizlere bir şeyi tekrar hatırlattı…  Kişi olarak ta devlet olarak ta aynı şeyi yapmamız gerek… Gerçek dost ve düşmanı ayırt etmeyi öğreneceğiz… Herkesi kendimiz gibi zannetmeyeceğiz, herkese temkinli yaklaşacağız ve uyanık olacağız…

Allah (CC) devletimize, milletimize zeval vermesin.

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ