Zübeyde Duran

Zübeyde Duran

08 Mart 2021 Pazartesi

KOLTUK BELASI…

KOLTUK BELASI…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sözlük anlamı, kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye olan koltuk, oturma ihtiyacını gideren, çok işlevli bir eşya olsa da, bazı koltuklar vardır ki… Oturanı da, oturmak isteyeni de, etkisi altına almak gibi özelliklere de sahiptir.

Oturanın bir daha kalkmak istemediği bu koltuklar, o kadar rahattır ki, üzerinden kalkmamak uğruna, gereken her şeyi yapmak mubah sayılır. Aşkla, sevdayla bağlanılır koltuğa…

Çoğunlukla siyasi platformda rastlanılan bu sevda, eleştirilere  fazlaca sebep olsa da, oturan kişiye sorduğunuz takdirde kabullenilmeyen bir sevdadır. Kimi için kara sevda olur… Kimi içinse imkânsız sevda…

Dizilere, filmlere konu olan bu bağlılık, tamamen kişilerin egolarıyla alakalı bir durumdur. Çünkü başta gelinen mevkide yararlı işler yapmak amacında olan kişiler, günler, aylar geçtikçe tamamen koltuğun etkisi altına girerek, hayatlarını koltuklarına göre düzenlemeye başlarlar. Yararlı zannedilen işlerin, zarara dönüştüğünü bile fark edemezler.

Güç ve iktidar olarak algılanan koltuğa oturan şahsiyet, kendince söz sahipliğini, saygınlığını, insanlara hükmetme hakkını elde ettiğini kanıtlamış olur.

İşte o koltuğa oturarak güçlü olduğunu kanıtladığını zannetmek ise en büyük güçsüzlüktür.

Bazı yöneticiler vardır; ileri görüşlüdür, tamamen planlı ve projeli çalışır, kadrolar oluşturur, bu çerçevede emin adımlarla yürür. Oturduğu koltuğa kendisi kişilik verir ve yüceltir. Bunun sonunda da vatana, millete yararlı bir şahsiyet olarak adından, minnet ve şükranla bahsettirir ve tarihe altın harflerle geçer.

Bazı yöneticiler de vardır ki; hayatını yaşar, değil geleceği düşünüp kadrolar yetiştirmek, hali hazırda olan kadroları da yok eder. Verdiği zarar ziyanı kabullenmez, devamlı bir şeylerin arkasına sığınır. Oturduğu koltuk sayesinde kişilik ve güç kazanır veya kazandığını zanneder. Bu şahsiyetler için koltuk olmazsa her şey biter.

İşte bu durum koltuk sevdasının aşikâr bir göstergesidir. Ne pahasına olursa olsun koltuktan kalkmamak hırsı ile her türlü mücadele göze alınmıştır. Demokratik kurallar, insani, ahlaki ve örfi değerler bile göz ardı edilmeye hazırdır.

Kendilerinin de diğer insanlardan farksız ve Allah (CC) katında aynı konumda olduklarını unutarak, her şeyin en iyisini hak ettiklerini ve bildiklerini zannederler.  Söyledikleri ve yaptıkları her şey onlara göre doğrudur. Hiç kimsenin görüş bildirmeye hakkı yoktur. Yorum yapmak, eleştirmek kimin haddine…

İşte bu şahsiyetler zamanında büyük eleştiriler yaptığı ve suçladığı kişilerle yaşanan her şeyi, sevdası uğruna unutmaya hazırdır.

Çoğu insanlar bu ayrımı fark eder. Fakat bir kesim de vardır ki fark etse bile çıkarlarından dolayı görmezden gelirler. Güleriz ağlanacak halimize…

Yanlış yönetimler ve yanlış uygulamalar karşısında kaybeden, her zaman ülke ve halk olur.

Günümüzde artık herkes gelişmeleri yakından takip edebilecek konumda. Gerçeklerin gözden uzakta tutulması, baskılarla insanların susturulması eskisi kadar kolay değil. Halk artık kendi zararına olabilecek konulara tepkilerini gösteriyor. Tabi ki umursayan olursa…

Demokrasilerde yöneticiler halkın iradesi ile seçilen kişilerdir. Yöneticiler kendi çıkarları için değil, toplumsal görevleri yerine getirmek, hizmet vermek adına vardır. Her yönetici veya lider belli bir süreliğine o koltuğa oturacağının farkında olmalıdır. Bir gün herkim olursa olsun oturduğu koltuğu bir başkasına devredecektir.

Bu yüzdendir ki, yönetimlerde hizmete talip olan kişilerin, dürüst, vicdanlı, adil ve gerçekten koltuğa değil de, vatana, millete sevdalı kişiler olması gerekir.

Bu hayatın, bu saltanatın bir gün sona ereceğinin farkında olan kişiler, zaten görevini en iyi şekilde yapıp, arkasından minnetle, sevgiyle ve saygıyla bahsettirecek işler yapmaya çabalar. Farkında olmayanların yaptıkları ise kendilerine kat be kat geri dönecektir. Vay hallerine…

Bu durumda, yapılan seçimlerde ne kadar dikkatli olmak gerektiği ortaya çıkıyor. Birilerini bir yerlere seçerken veya atarken gerçekleri göz ardı etmeden, maddi, manevi çıkarları göz önünde bulundurmadan, vicdanla hareket etmek gerekir. Yoksa bunun hesabı ne bu dünyada, ne de öteki dünyada verilemez.

Ülkemize her daim oturduğu koltuğa değil de, vatanına, milletine, dinine, bayrağına sevdalı, insan kayırmayan, torpil yapmayan, dürüst, tarafsız yöneticilerin gelmesi dileklerimle…

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ