14 Şubat 2021 Pazar
Elazığ’da tek kişilik çocuk oyunu Küçük Kara Balık sahnelendi
100 Yıllık Bir Fotoğraftan İzmir’in Kurtuluşu’nun Elazığ’daki Yansımalarına Bakış
Ukrayna Üzerinden Derin Avrasyacı-Atlantikçi Çatışması
Hekimlerin Can Güvenliği Sağlanmalı!
İngilizlerin Kıbrıs Tuzağı
ELAZIĞSPOR
Leş böcekleri ölü omurgalıların kalıntılarında yaşar ve yine bunlarla beslenir, larva ve ölmüş canlıların cesetleri ile beslenir. Ne kadar iğrenç görünse de, bu önemli bir iş. Leş böcekleri, gömücü böcekler olarak da bilinirler.
Doğada uzun zaman geçirmediyseniz ve ölü canlıları incelemediğiniz sürece bir leş böceğine asla rastlamayabilirsiniz. Bazı türler yaz akşamları bahçe ışığınız etrafında toplanabilirler, bu yüzden şanslı olabilirsiniz belki. Leş böceğinin beslenmesini oldukça iğrenç bulsak da, bu çöpçüler hayati bir önem taşıyarak ekolojiye önemli katkılar sağlamaktadır. Leş böcekleri olmasaydı birçok hastalık ve istenmeyen görüntüler kalıcı olabilirdi.
Silpha böcekleri orta ila büyük, oval şekilli ve genellikle düzleşmiştir. Genellikle siyahtırlar, bazen sarı bir pronotum ile. Nicrophorus böcekleri (bazen Necrophorus olarak yazılır ), leş parçalarını hareket ettirme ve gömme konusundaki olağanüstü yetenekleri sayesinde genellikle gömücü böcekleri olarak adlandırılır. Vücutları uzun, kısaltılmış elytraları vardır. Gömücü böceklerinin çoğu kırmızı ve siyah renktedir.
Bir aile olarak leş böceklerinin boyutları sadece birkaç milimetreden 35 mm’ye kadar değişse de, çoğu tür genellikle en uzun 10 mm uzunluğunda olur. Silphidlerin antenleri ve 5 eklemli tarsi (ayakları) vardır. Leş böceği larvaları, arka uçta sivrilen uzun gövdelere sahiptir.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ
Kaynak: Ahmet TAŞÇI
LİNK: https://turkiyeyabanhayati.org/blog/detail/iste-cesedini-yiyen-bocek
NOT: Bu yazı Türkiye Yaban Hayatı Dergisi sitesinden özel izinle alınıp yayınlanmıştır.
Türkiye Yaban Hayatı Dergisi resmi site adresi:
https://turkiyeyabanhayati.org/
TÜM YAZILARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Çoğumuz büyük bir örümcek gördüğümüzde biraz heyecanlanırız, ancak ürkütücü Brezilyalı gezgin örümceğin ısırığına kurban giden talihsiz azınlık için, bu “heyecan” yepyeni bir anlam kazanır.
P. nigriventer örümceğinin zehiri, birkaç molekülün çok zengin bir karışımıdır. Bu moleküllere toksin deniyor ve bu zehirde farklı aktiviteye sahip çeşitli toksinler var. Bu nedenle, bir insan bu örümcek tarafından ısırıldığında, penisin sürekli olarak ereksiyon olduğu bir durum olan priapizm de dahil olmak üzere birçok farklı semptom gözlemlenebiliyor.
Saatlerce süren ağrılı ereksiyona ek olarak, gezgin örümceğin ısırığı kas kontrolünün kaybına, şiddetli ağrıya, nefes almada zorluğa ve tedavi edilmezse, oksijen yoksunluğuna bağlı ölüme neden olabilir.
Sosyal medya da bu durum o kadar ileriye gitti ki bir çok kişinin bu örümcekten istediği için bazı kişileri aradığını dahi bilmekteyiz. Bu örümceğin anlatıldığı gibi bir özelliği yoktur, ereksiyon ve orgazm doğrudur ama bu şiddetli ve sancılı ,tedavi edilmez ise ölümle sonuçlanabilmektedir.
Sonuç olarak, bu örümcek zehirli ve tehlikeli bir canlıdır. Bilimsel olarak zehre çalışılmaktadır. Son çalışmalara göre zehrin bu şekilde sadece erkekler üzerinde etkisi olduğu ancak kadınlarda nasıl bir etkiye sebep olduğu henüz bilinmemektedir. Uzun bir orgazm hayalinde olanlar için bir uyarı : Ölümün en hazlısı bu sanırım.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ
Kaynak: Ahmet TAŞÇI
LİNK: https://turkiyeyabanhayati.org/blog/detail/zehiri-saatlerce-orgazm-yasatiyor-mu-sahi
NOT: Bu yazı Türkiye Yaban Hayatı Dergisi sitesinden özel izinle alınıp yayınlanmıştır.
Türkiye Yaban Hayatı Dergisi resmi site adresi:
https://turkiyeyabanhayati.org/
TÜM YAZILARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Ateş böcekleri uzun gövdeli, genellikle siyah veya kahverengidir. Birini yakalarsanız, diğer birçok böcek türünün aksine biraz vücutları yumuşak yapılı olduğunu fark edeceksiniz. Bu canlıların çok hassas ve yumuşak yapılıları olduğu için ezmesi oldukça kolaydır ve bu sebeple onları tutarken çok nazikçe tutun. Yukarıdan bakıldığında Lampyrids, başlarını büyük bir kalkanla gizliyor gibi görünür. Genişletilmiş bir pronotumu olan bu özellik, ateş böceği ailesini karakterize etmeye yardım eder.
Bir ateşböceğinin alt tarafını incelerseniz, ilk karın bölümünün birleştiğini görebilirsiniz ( yer böceklerinden farklı olarak arka ayaklarla bölünmemiştir ). Ateş böceklerinin hepsinde olmasa da çoğunda, son iki veya üç karın segmenti diğerlerinden oldukça farklı görünür. Bu bölümler, ışık üreten organlar olarak gelişmiştir.
Ateş böceği larvaları nemli, karanlık yerlerde yaşarlar – toprakta, ağaç kabuğunun altında ve hatta bataklık bölgelerde. Yetişkin bireyler gibi larvalar da parlar. Aslında ateş böcekleri yaşam döngülerinin her aşamasında ışık üretirler.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ
Kaynak: Ahmet TAŞÇI
LİNK: https://turkiyeyabanhayati.org/blog/detail/ates-bocekleri-ve-hakkindaki-gercekler-lampyridae
NOT: Bu yazı Türkiye Yaban Hayatı Dergisi sitesinden özel izinle alınıp yayınlanmıştır.
Türkiye Yaban Hayatı Dergisi resmi site adresi:
https://turkiyeyabanhayati.org/
TÜM YAZILARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Dünyada sudan daha hayati olan çok az kaynak vardır.İster içme suyu olsun, isterse evlerimizde banyo yapmak ve bulaşıkları temizlemek için olsun, suya ihtiyacımız olmadığını ve kullanmadığımız bir gün dahi bulunmaz. Ortalama bir insan günde yaklaşık 80-100 litre su kullanıyor. Birçoğumuz için, evlerimizde temiz içme suyuna ve akan suya erişimin olması kabul ettiğimiz bir gerekliliktir. Oysa Birleşmiş Milletler’e göre, dünya nüfusunun yüzde 85’i gezegenin en kurak yarısında yaşıyor ve 783 milyon insanın temiz suya erişimi bulunmamaktadır.
Bu arada suya ihtiyaç duyan tek insanlar değiller.Hayvanlar da temiz suya ihtiyaç duyarlar ve yüksek geçirgen cilde sahip farklı kurbağa türleri gibi birçok tür için su kirliliği yok olma anlamına gelebilir. .
Temiz suya erişimin kaybı ve su kaynaklarının kirlenmesi, kısmen ormansızlaşmadan kaynaklanmaktadır Su mevcudiyeti ormanların sağlığı ve orman sakinleri üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir, bu da ormanlar ve su arasındaki ilişkinin önemini gösterir. Ağaçların bünyeleri yüzde 50’den fazla sudan oluşur ve büyümek ve sağlıklı kalmak için sabit bir kaynağa ihtiyacı vardır. 30 metre uzunluğundaki sağlıklı bir ağaç, topraktan 11.000 litre su alabilir ve tek bir büyüme mevsiminde tekrar oksijen ve su buharı gibi havaya bırakabilir. Suyu, kıllarına benzer küçük köklerini kullanarak “içer”. Topraktan gelen su köklerine girer ve ağacın gövdesini yapraklara kadar taşır.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ
Kaynak: Ayhan KÜYÜK
LİNK:https://turkiyeyabanhayati.org/blog/detail/ormanlar-ve-su-arasindaki-onemli-iliski
NOT: Bu yazı Türkiye Yaban Hayatı Dergisi sitesinden özel izinle alınıp yayınlanmıştır.
Türkiye Yaban Hayatı Dergisi resmi site adresi:
https://turkiyeyabanhayati.org/
TÜM YAZILARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
İnsanlar ormanlar için “dünyanın akciğeri” diyor. Çünkü ağaçlar zehirli CO2’yi oksijene dönüştürür. Ve nefes almak için ona ihtiyacımız var. CO2 çevreye, örneğin otomobillerden, uçaklardan ve hatta fabrikalardan gelir. Ve ormanlar çok fazla CO2 emebilir. Aynı zamanda orman tekrar büyük miktarda oksijen salmaktadır.
Tarım için suya ihtiyacınız var değil mi? Bu da bir yerden gelmek zorunda. Ağaçlar sadece suyu emmekle kalmaz aynı zamanda yaprakları ile tekrar havaya salınırlar. Bu sürece terleme veya buharlaşma denir. Tek bir ağaç günde birkaç yüz litre su buharlaştırabilir. Tabii ki, havaya salınan su sonunda dünyaya geri dönecektir. Orman kendi yağmurunu yaratacak. Ne kadar çok ağaç ölür ve boşluk alanlar büyüdükçe, o kadar az yağmur yağar. Kurak mıntıkalarda ormanı olmayan bölgelerde çiftçiler kullanacakları su için bent, göl ve gölet yapmak zorunda kalırlar. Ve sadece etraflarında ormanlarının yokluğundan dolayı çok kuru olduğu için. Kuraklık aynı zamanda kalan ağaçlara da zarar veriyor.
Uzun vadede ormansızlaştırılmış ve yakılmış alanlarda hiçbir şey yetiştirilemez. Toprakta o kadar az besin vardır ki bunlar genellikle birkaç yıl kullanılabilir. Bir noktada üzerinde hiçbir şey büyümez. Orman daha sonra geri dönüşü olmayan bir şekilde yok edilir. Bu bağlamda orman vasfını kaybetmiş, bilim ve fen bakımından yeniden orman olamayacak alanların orman sınırlarına çıkarılarak tarımsal faaliyetlerde kullanılmasını öngören 2/B Yasasının ülkemizdeki ormansızlaşmanın en önemli kilometre taşlarından biri olmaya hala devam ediyor.
Ormanlarımızda o kadar çok farklı hayvan ve bitki yaşıyor ki, bu orman sakinleri birbirine bağımlı, bir sistem oluşturuyorlar. Bu sisteme orman ekosistemi adı verilir.. Türkiye’de sık sık yeni ormanların meydana geldiği ağaçlandırmadan söz edilir. Ancak doğal ormanlar binlerce yıldır var olmuştur. Bu süre içinde gelişen sayısız hayvan ve bitki o kadar kolay geri getirilemez, orman ekosistemi zaman içerisinde tahrip olur.
Ormanı yeniden ağaçlandırmak iyi bir fikirdir. Ancak ormanlarını oluşturan şey onu geri getirmez.
Kaynak: Ayhan KÜYÜK
LİNK: https://turkiyeyabanhayati.org/blog/detail/orman-neden-onemli
NOT: Bu yazı Türkiye Yaban Hayatı Dergisi sitesinden özel izinle alınıp yayınlanmıştır.
Türkiye Yaban Hayatı Dergisi resmi site adresi:
https://turkiyeyabanhayati.org/
TÜM YAZILARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ