Prof.Dr.Suat Kıyak

Prof.Dr.Suat Kıyak

30 Ocak 2022 Pazar

MÜTEFEKKİR VE TEFEKKÜRE DAİR…

MÜTEFEKKİR VE TEFEKKÜRE DAİR…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Fikretmek, tefekkür, düşünmek ilâhî bir emirdir.

Düşünmeyenlerin; adetleri inanç umdeleri haline getirmesi, “atalarım böyle yaparlardı bu yüzden ben de onların yaptığını yapıyorum”, “biz öyle gördük” demesi gibi cehâlet bataklığına batmaları kaçınılmazdır.

Ancak düşünebilmenin yakıtı bilgidir, gözlemdir, okumak ve irdelemektir.

Ancak tefekkür, asla kukumav gibi kös kös düşünmek değildir ki, bu durum cahilce kurmalara, evham ve vesveseye zemin oluşturur.

Bir şeyin hakikatini anlamaya giden yolun ilk basamağı onu ilmen bilmektir, yâ’ni iilm-el-yakîn sahibi olmak lâzımdır.

İlimsiz yol alan, tosbağa hızıyla hedefe gitmeye çalışsa da, irfân denizininin karanlık dehlizlerinde kaybolma riski çok yüksektir.

İster kâinâttan dünyaya; ister yıldızlar, güneş ve aydan atmosfere; ister, hücreden organizmaya; yahut bakteriden bitkiye oradan hayvan ve insana doğru irdeleyip okumaya ve üzerinde tefekkür edilmeye çalışılsın, hepsi kıymetlidir ve kişiyi aynı kapıya yöneltir…

Mevzu; varlığı anlama ve onu anlamlandıracak bilgi üzerinde çalışarak ifade etmekten geçer ki bu da tefekkür ile mümkündür.

Kâinâtı anlama bilgisi ve kendini anlama çabası insanı düşünmeye sevk ediyor.

Bugün doğa bilimlerinde  bilinen bilgi açısından teorik fizik ve atom fiziğinden öte  bir noktadayız.

Mütefekkirler sahip oldukları doğa bilimleri (fizik, kimya, biyoloji, matematik, astronomi…) bilgisi ile anladıklarını ve anlamlandırdıklarını düşündükleri kâinâta dair  “hakikât”i açıklamaya çalışırlar.

Bilimsel verilerden yola çıkarak  ve bu bilgiler üzerinde fikir işçiliği yaparak, ardındaki “hakikât”i keşif yolculuğunda gece/gündüz yol alır, keşiflerinin sonuçlarını bilimsel bir terminoloji ile paylaşırlar.

Kimi mütefekkir astronomi, kimisi fizik yahut biyolojideki bilimsel veriler üzerinden kendi mânâ örüntüsünü oluşturmuştur.

☆☆☆

Aristo’ya göre bir şeyin “niçin”i sonuçta onun formunu belirler.

Yapı ile fonksiyon arasında muazzam ve ihtişamlı bir ilişki vardır görebilene…

Aristo ve Eudoxus’un astronomik bakışı ile, veya Kopernik’in sisteminin benzerinin milattan önce Batlamyus tarafından ortaya konulduğu devirlerdeki verilerle, yahut teorik veya atom fiziği ile yapılan pozitivistik dayanaklı felsefe de, elbette o günkü bilgi seviyesi için ve o devirde kıymetlidir, ancak bugün, einstein fiziği ve kuantum fiziği ile, biyolojik bilimlerde gelinen noktalardaki bilgiler ile,  astrofizik biliminde gelinen noktada karanlık madde, kara delikler hakkında ortaya çıkan bilgiler sayesinde, bugünün tefekkür sahası fizikten fizikötesi felsefik alana doğru iyice çekilmiştir.

Pozitivizmin tahtının sallandığı bir bilgi dönemini idrak eden tefekkür sahasının kapıları açıktır insanlığa..

Aristo fiziği, Batlamyus astronomisi üzerine felsefe yapmak, dünyanın fikir dükkânındaki antikalar olarak raflarda yerini çoktan aldı. Öte yandan Kant’ı da Bergson’u da fikir dükkânı vitrinlerinde sergileneduruyorlar.

Aristo, Platon, Descartes, Gazali, Fuzulî, ibnî Arabi, Kant, Bergson, İkbâl, Aliya İzzetbegoviç…ve daha nice mütefekkirin; varlığı, kâinâtı ve insanı anlama ve anlamlandırma çabaları, onları besleyen bilgi seviyesi va kaynakları açısından insanoğlunun “hakikât”ı arama çalışmaları için kıymetlidir.

Modern biyoloji, kuantum fiziği ve asronomideki güncel bilgilerden gelen veriler ile bugünün düşünürü atomaltını, milyonlarca kez büyütülmüş hücre içi yapıları ve parçacık fiziği çalışmalarından elde edilen bilgiler ışığında bugün çok farklı noktalardadır. Bu bilgiler ile şekillenen ontolojik yaklaşımlar ise geçmiştekilerden çok daha ileri boyutlara gelmiştir.

Bu bilgilerden habersiz olan yukarıdaki filozoflar/mütefekkirlerin çoğu Einstein fiziği, astrofizik, kuantum fiziği ve parçacık fiziği ile, yahut elektron mikroskoptan gelen veriler ışığında felsefe yapsalardı, varlığa, bilgiye ve bilgi kaynaklarına bakışları nasıl olurdu acaba !?

Cehâlet karanlığına bir mum ile dahi olsa ışık tutmak, misafir olduğumuz bilinci ile ömrümüzü sürdürmek, “iyi” insan profilini anlamak, kötü ve insana yakışmayan hâl ve davranışları sergilemek…. düşünmek düşündürmek gerek !

İlm-el-yakîn’den Hakk-el-yakîne, bilmeklikten olmaklığa doğru yol alanlara selâm olsun…

Prof.Dr.Suat KIYAK

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ