20 Şubat 2021 Cumartesi
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan Sivil Toplum Kuruluşlarının Gelecekteki Rolüne Dikkat çekti
100 Yıllık Bir Fotoğraftan İzmir’in Kurtuluşu’nun Elazığ’daki Yansımalarına Bakış
Ukrayna Üzerinden Derin Avrasyacı-Atlantikçi Çatışması
Bakanı Hakan Fidan’dan Kırmızı Alarm..
İngilizlerin Kıbrıs Tuzağı
ELAZIĞSPOR
1 Kasım 2015 tarihinde yapılan milletvekilliği genel seçimleri sonucunda Milliyetçi-Ülkücü camianın MHP içerisinde başlatmış olduğu değişim talebi ve bu değişimin Meral Akşener öncülüğünde yapılması genel kabul görmüştü.
Ülkücü camianın yanı sıra toplumsal bir talep olarak yeni bir figür ve yeni bir siyasi oluşum talebi ve de en önemlisi Meral Akşener ismi, kısa bir zaman dilimi içerisinde parlatılmıştı. Yeni bir siyasi yüz ve yeni bir figür olarak Meral Akşener ismi toplumda bayağı da bir heyecan yaratmıştı.
Öncelikle MHP içerisinde genel başkan ve yönetiminin değişimine dair olan talepler, gelişen olaylara bağlı olarak farklı bir mecraya sürüklenmiş, bu gelişme karşısında MHP yönetiminin göstermiş olduğu tavrın yanı sıra yeni bir parti kurmayı amaçlayan bir üst akılın olayların gelişmesinde ne kadar etkili olduğu gözler önüne serilmişti.
Peki, kimdi bu üst akıl ve neyin nesiydi?
MHP içerisinde ki bir kısım milliyetçi ve ülkücülerin bu yeni oluşum içerisinde yer almalarının nedeni; bu üst akıl tarafından organize edilen; AK Parti yönetimi ile ülkenin içine düşürüldüğü durum, hukuk devletinden uzaklaşılmış olması, ülkenin savaşın göbeğine oturtulması, demokrasi ve demokratik kurallardan uzaklaşılmış olması, Cumhuriyet’in kazanımlarının kaybedilmesi gibi birçok etken bu bir kısım milliyetçi ve ülkücülerin kulaklarına üflenmiş, yeni bir siyasi oluşumu hayata geçirmek ve buna inanmış kadroların ülkeyi selamete taşıması bu kişilerin en büyük emeli olmuştur.
Ancak; bu hedefi gerçekleştirmek üzere başlatılan partileşme süreci arzu edilen ve amaçlanan şekilde oluşamadığı gibi vefa unutulmuş, liyakat terk edilmiş, demokratik kurallar; geçmişe olan kin ve elde edilen fırsata kurban edilmiştir. Toplumun beklentisi olan ve herkesi kucaklayan bir kadro oluşturulamamış tüm toplumun kendini içinde bulacağı bir söylem ortaya konulamamış, amaç ve düşüncesi net olarak ifade edilememiştir. Ülkücüleri bakan, başbakan, iktidar yapma vaadi; Meral Akşener’i Cumhurbaşkanı yapma vaadine çevrilmiş, iktidar olma hedefi sadece birkaç zatı muhteremi milletvekili yapma gayretine dönüşmüştür.
Tüm bu gelişmeler ise sadece genel başkan Meral Akşener’in ismi etrafında yürütülmek istenmiş, vatandaşın ihtiyacı olan sorunları çözecek proje ve program ortaya konulamamış, vizyon ve misyonu olmayan bir biçimde toplumun karşısına çıkılmıştır. Bu durum ise önce kendi içinde inanç ve güven kaybına sebep olmuş, nihayetinde ise seçim sonuçlarından da anlaşılmaktadır ki toplum nezdinde de güvenini kaybetmiştir.
İlk başlarda seçmenin yüzde 30 güven ve desteğini alan bu yapının Cumhurbaşkanlığı yarışını yüzde 7.40 ile milletvekilliği seçimlerini ise 9.45 tamamlamış olması yukarıda ifade etmiş olduğum yanlış, hata ve basiretsizliğin somut göstergesi olmuştur. İktidar olma hedefi ve yüzde 30 toplum desteği ile siyaset arenasında yer alan bir partinin, Cumhurbaşkanlığı yarışında yüzde 7.40 ve milletvekilliği seçimlerinde alınan yüzde 9.45 oran için başarı nitelemesi sizce ne kadar doğrudur?
Başarı bunun neresindedir…?
Saygılarımla…..
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ