05 Nisan 2021 Pazartesi
Elazığ’da tek kişilik çocuk oyunu Küçük Kara Balık sahnelendi
100 Yıllık Bir Fotoğraftan İzmir’in Kurtuluşu’nun Elazığ’daki Yansımalarına Bakış
Ukrayna Üzerinden Derin Avrasyacı-Atlantikçi Çatışması
Hekimlerin Can Güvenliği Sağlanmalı!
İngilizlerin Kıbrıs Tuzağı
ELAZIĞSPOR
Neredeyse elli beş yıl olacak Elazığspor kurulalı. Elazığspor tarihini yazan kaynaklara göre 24 Mart 1967’de Merkez Gençlik, Güvenspor ve Harputspor kulüplerinin birleşmesiyle kurulan takımımız ne yazık ki bugün çok güç günler yaşıyor.
Kulübün sitesine baktığımda da benzer bilgilere rastlıyorum. Oradaki bilgilere göre, Elazığspor, 3. Lig’de 1974-75, 1982-83, 1985-86, 1989-90 ve 1994-95 sezonlarında şampiyon olarak 2. Lig’e yükselmiş, 1995-96 sezonunda da klasman birincisi olarak ‘Ekstra Playoff’ karşılaşmalarında mücadele vermiş, 1997-98, 1998-99, 2000-01 sezonlarında playoff gruplarında yer almış, 2001-2002 sezonunda 1. Lig şampiyonu olarak tarihinde ilk kez Süper Lige yükselmiştir. İki sezon oynayıp düşen takımımız 2011-2012’de yine şampiyon olarak Süper Lige çıkmışsa da kalıcı olamamış.
Bir zamanlar en sıradan maçlarda bile stat tıklım tıklım dolar, seyirci devinimi hiç bırakmazken, sonradan seyircinin de terk etmesiyle takım yalnızlaşmış, kötü yönetimler, altyapıların önemsizleştirilmesi, niteliksiz oyuncu transferleri, siyasetçi ve sanayicilerin ilgisizliği ile kulüp çökme noktasına gelmiştir.
Çocukluğumda Keban’dan otobüslerle gelişimizi, neşeli yolculuklarımızı, Aydın Can ağabeyimiz başta olmak üzere takıma gönülden bağlı taraftarların sevinç ve üzüntülerini hiç unutmuyorum.
İlk gittiğim maç ise Rapid Bükreş takımıyla yaptığımız ve yenildiğimiz bir hazırlık maçıydı ki o maçta bile inanılmaz bir seyirci vardı. Bir de çok iyi anımsıyorum sanıyorum 1997-98 sezonun ilk maçlarından birine kapalı bileti almış gidecekken, o sırada Elazığ’da bulunan dayım o zamanki Kanal D genel müdürü Ahmet Çelenk ve dayımın tanıdığı, Elazığ’a bir düğün için gelmiş olan sanatçı Mahsun Kırmızıgül de benle birlikte maça gelmek istemiş ve kapalı tribünlerine gelmişler ve seyircinin heyecanını ve coşkusunu görünce ikisi de hayretler içinde kalmışlardı. Tabii o dönemler çok meşhur olan Mahsun Kırmızıgül’ü tribünde görüp de şaşıranlar da coşkuyu iyice artırmış olsa da attığımız iki gol ve galibiyet hepimizi müthiş mutlu etmişti.
Ayrıca gençliğimde birkaç kez 1990’ların başında binlerce Elazığsporlunun saha olayları nedeniyle Gazi Caddesindeki haklı protestolarını görmüşümdür ki bu olaylar sadece Brezilya ve Arjantin gibi Latin ülkelerde olur sanırdım. O zaman Elazığspor sevgisinin Elazığ insanında bir yaşam gücü olduğunu, yaşamın bir parçası olduğunu anlamıştım. Ancak bugün o günlerden eser yok. Şimdilerde alt kümelerde kalma mücadelesi yapan takımın ligde kalması güç olsa da umarım gençler başaracaklar ve yeniden bir yükseliş dönemine gireceklerdir.
Bu sezon maçları hiç izleyemedim ama kentin ciddi yazarları Coşkun Kamaç, Vehbi Coşkun gibi usta spor yorumcularını ve değerli arkadaşım Halit Ziya Ağcabay ile Ceyhun Gül’ün birçok yazısını ve programını takip ettim. Her sene yapılan onlarca transferin yanlışlığı, alta yapılara değer verilmemesi, istikrarsız yönetimler, stadın birden bire yıkılarak takımın dışarılarda maç yapmaya mahkûm edilmesi ve en çok da parasızlık nedeniyle aldığımız cezalar, puan silmeler, bir günde 30 transfer yapmak gibi gariplikler, transfer yapma yasakları bugün bizi bu duruma getirdi.
Ben bugünden tezi yok hemen alt yapılara önem verilmesini, stadın bir an önce bitirilmesi için girişimlerde bulunulmasını yapılması gereken ilk adımlar olarak görüyorum. Bunlar olmazsa olmaz öncelikli eylemlerdir. Son yirmi yıldır, transfer, hoca değişikliği vb işlerle başarı beklemek sadece günü kurtarırdı, şimdi günü de kurtarmıyor. İstikrarlı işler, bilimsel çalışmalar, oyuncu yetiştirip satabilmeler, gelir getirici işler, işleyen bir sistem olmadıkça çözüm olanaksız.
Bilirsiniz Fransız İmparatoru General Napolyon Bonapart yenildikleri Waterloo Savaşı sonrası, emrindeki komutanlardan Le Rougeaud lakaplı Mareşal Michel Ney’e savaşı neden yitirdiklerini sorar. Komutan Ney: “Çok neden var Sayın Napolyon” der. Napolyon saymasını ister. “İlki barutumuz bitti efendim, ikincisi…” sözünden sonra Napolyon onu susturur. Artık gerisini saymasına gerek kalmamıştır. Burada da takımı ayağa kaldırmanın ilk ve tek yolu stadın bitmesi ve altyapıya önemdir. Bunlar olmazsa ötekilerin önemi kalmayacaktır.
Ben üzerine ölü toprağı serpilmiş bir türlü bu durağanlını atamayan Elazığ kentinin her alanda geriye gidişinin spora da yansıdığını düşünüyorum.
Yetkin yerel yöneticiler, yetkin akademisyenler ve yetkin sporcular eliyle, kurumsal bir yapı oluşur akıl ve mantık ön plana alınırsa, Elazığspor küme düşse bile -en kısa sürede Elazığlının mücadeleci yapısını iyi bildiğimden- tekrar ayağa kalkacaktır, bundan kuşkum yok.
İnşallah bu düşüncelerim gerçekleşir de biz yeniden doğmayı kutlar ve 55. Yılımızı nice başarılarla geçirir, Cumhuriyet Meydanı’nda klarnetler eşliğinde halaylarla, Çayda Çıra’yla kutlar, bunu düşümüzü gerçekleştirecekleri de hayranlıkla alkışlarız.
Avukat Cem BAYINDIR
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ