Asker Avşar

Asker Avşar

23 Kasım 2024 Cumartesi

AV. DR. İRFAN SÖNMEZ … İSLAM, DEMOKRASİ VE TAHAMMÜLSÜZLÜK

0

BEĞENDİM

ABONE OL

İslam’a yöneltilen eleştirilerden biri de, -farklı olana- tahammülsüz olması, hayat hakkı tanımamasıdır.

Bu nedenle, İslam’dan demokrasiye yol bulmanın mümkün olmadığı iddia edililir.

Müslüman toplumlarda yaygın bir hoşgörüsüzlüğün, tahammülsüzlüğün olduğu doğrudur. Ancak bunun nedeninin,Müslümanların içerisinde bulundukları sosyal-kültürel- siyasal şartlar  mı olduğu, yoksa İslam’dan mı kaynaklandığı tartışma konusudur.

Aynı tahammülsüzlük farklı düşünen Müslümanlara karşı da  söz konusudur.Özellikle siyasi çekişmelerde bu ötekileştirmenin uç örneklerini görmek mümkündür.Hain, sapkın, küfür iması taşıyan ifadeler bu zihniyetin söze dökülmüş şekillerini ifade eder.

Toplumda yaygın olan bu düşman görme zihniyetinin aksine Kuran, Müslüman olmayanları  düşman yahut yok edilmesi, zorla Müslümanlaştırılması gereken unsurlar olarak görmez. İman, zorla değil, iradi ve gönüllü olarak elde edilen bir kabuldür. Özgür iradenin olmadığı yerde kalbi bir tasdikten söz edilemez.

Mümtehine Suresi 8. ayette  Yüce Allah şöyle buyurur:” Allah,din konusunda sizlerle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz.Allah adaletli olanları elbette sever.” anlaşılacağı gibi ayette, farklı dinlere veya hiç bir dine inanmayan insanlarla birlikte yaşama iki kritere bağlanmıştır: Bir: Din konusunda Müslümanlarla savaşmamak, İki: onları vatanlarından çıkarmaya çalışmamak, çalışanlara yardımcı olmamak.” Ayette ifade edilen olumsuzluklara karışılmadığı müddetçe hangi dine mensup, hangi etnik kökenden olursa olsun uluslararası toplumun bütün üyeleri ile  iyilik ve adalet esasına dayalı ilişkiler kurulabilir.”(Kuran Yolu C.5 s.314-315)

Nitekim dinsel hoşgörünün en güzel örneklerini Hz. Peygamber’in uygulamalarında görmek mümkündür. Hz. Peygamber,  Mekke’ye sefer hazırlıkları yaparken Sare isimli bir kadın Mekke’den Medine’ye gelerek Peygamberden maddi yardım talebinde bulunur. Hz. Peygamber, ona Müslüman olarak mı yoksa göçmen olarak mı geldiğini sorunca, Kadın her iki soruya da “hayır” diyerek  azatlısı olduğu ailenin Medine’ye  hicretinden dolayı ihtiyaç içine düştüğünü ve bu nedenle geldiğini, maddi yardıma muhtaç olduğunu söyler. Allah Resulü de azatlısı olduğu Abdulmuttalipoğulları vasıtasıyla ihtiyaçlarının giderilmesini sağlamıştır., Şanlı Peygamber’in kadının Müslüman olmamasını sorun etmemesi hem onun insani erdemler konusundaki üstünlüğünü, hem de inanç özgürlüğü ile ilgili tavrını ortaya koymaktadır.(Kuran Yolu,C.5,s.309)

Kuran’da yüce Yaratıcı böyle buyurmasına rağmen İslam dünyası bu hoşgörüden çok uzaktır. Küfür ithamı o kadar yaygınlaşmış, bağnazlık o derece derinleşmiştir ki, bu itham Müslüman’ın Müslüman’a karşı kullandığı bir silah haline gelmiştir. Küfür, artık din dışı için kullanılan bir ifade değil daha çok din içi kullanılan bir araçtır. Y.N.Öztürk,  Şura suresi 15-16. ayetlerinden hareketle, bir insanın Allah’a imanı varsa onu susturmak için Allah’ın( küfürle ithamın) kanıt olarak kullanılamayacağını belirtir.(İmam-ı Azam Ebu Hanife,s.180.) Lakin bu buyruk hep görmezden gelinmiş, en küçük düşünce farklılığı küfürle etiketlenmiştir. Bu algının yerleşmesi, biraz Kuran mantığını kavrayamamış din adamları yüzünden ise biraz da siyaseti -iman/küfür- zeminine  taşıyan, İslam’ı bir -saltanat aracı- olarak kullanan siyasetçiler yüzündendir. Dinin siyasileşmesi, iman -küfür ayrımının da siyasileşmesine yol açmış, siyasi tahammülsüzlük dini tahammülsüzlük gibi idrak edilir olmuştur. İslam’la demokrasi arasındaki iç engel de din değil, budur! Din dışı çevrelere karşı bu algının oluşmasının nedeni ise Batı’nın sömürgecilik geçmişi, tarihten tevarüs eden yaşanmışlıkların bıraktığı acı tecrübeler ve bütün bunlardan kaynaklanan ön yargılardır.