05 Mart 2022 Cumartesi
TSD Elazığ’dan Önemli Sosyal Örnek Sorumluluk..
100 Yıllık Bir Fotoğraftan İzmir’in Kurtuluşu’nun Elazığ’daki Yansımalarına Bakış
Ukrayna Üzerinden Derin Avrasyacı-Atlantikçi Çatışması
Elazığ Jandarma Ekiplerinden operasyon
İngilizlerin Kıbrıs Tuzağı
ELAZIĞSPOR
Önemli Not: Bu yazı Prof.Dr.Alaeddin Yalçınkaya’nın 25 Nisan 2006 tarihinde kaleme alınmış bir yazı olup son günlerde Merkez Bankasında meydana gelen gelişmeler neticesinde konunun önemine binaen tekrardan yayınlama gereği duyduk.
Ekonomik emperyalizm, sömürgecilerin, kontrolü altına aldıkları ülkelerin zenginliklerini kendi ülkelerine taşıdıkları süreçtir.
Günümüzde ilk bakışta sömürge ilişkileri görülmediği halde, emperyalizm bütün şiddetiyle ve sömürgecilik döneminden çok daha yoğun olarak devam etmektedir. İngiltere, Hollanda, İspanya, Fransa gibi ülkeler Hindistan’ın, Cezayir’in, Açe’nin, Güney Amerikan’nın baharatını, pamuğunu, altınını, diğer ürünleri ile madenlerini ve köle olarak insanını asırlarca kendi ülkelerine taşıdılar. Kendi ülkelerinden ise sömürgelerdeki üst tabakaya kumaş, şeker, şarap gibi o günkü sanayi ürünlerin götürdüler.
20. yüzyılda sömürgelerin bağımsızlaşması sadece haritaların rengini değiştirdi. Resmen bağımsız olan Afrika ülkelerinin muz plantasyonu veya mesela Suudi Arabistan’ın petrol üretim bölgesi olarak, uluslararası şirketler aracılığı ile sömürgecilere bağımlılığı sürmektedir. Gelişen teknoloji ile birlikte emperyalist ülkelerle sömürülenler arasındaki gemilerin yüklerinde de değişiklikler gözlendi. Geçen yüzyılda Afrika’dan bir gemi dolusu kauçuk veya muz İngiltere’ye giderken karşılığında bir kamyon dolusu o zamanki transistörlü radyo gelmekteydi. Bugün beyaz eşya, televizyon, otomobil gibi sanayi ürünlerini dahi birçok gelişmiş devlet kendi ülkesinde üretmiyor. Tekstil, konfeksiyon, deri benzeri sanayi dalları önemli ölçüde eski sömürgecileri terk etti.
21. yüzyılın gittikçe belirginleşen emperyalizminin iki önemli yönü dikkat çekmektedir. Bunlardan birisi te’lif ve patent hakkı olarak bilgi ve kültür ürünleriyle ilgili olup, diğer türü ise sermayedir. IMF, Dünya Bankası ile GATT’ın 1995’teki değişimi sonucu Dünya Ticaret Teşkilatı’na dönüşen örgüt ve benzeri kurumlaşmalar, sermayenin sınır tanımayan gücü için korkunç sömürü araçları haline gelmişlerdir.
Liberal ekonominin günümüzde ulaştığı küreselleşme, öncelikle sanayi ürünlerinin sınır tanımadan dolaşmasıdır. İlk bakışta bu durum bütün ülkelerin kullanabileceği bir imkândır. Eğer sanayi üretiminiz varsa, belli bir kaliteyi tutturabiliyorsanız, ambalaj, pazarlama, sigorta, ulaşım ile bütün bu aşamalarda kullanmanız gereken kredi probleminiz çözülmüşse küreselleşme iyi bir şeydir. Aksi takdirde küreselleşme yerli sanayi için öldürücü darbeyi vuran bir hareket haline gelmiştir.
Sermayenin küreselleşmesi de birikimi olan ülkeler için büyük bir kazanç, kârlı bir gelişmedir. Diğer ülkeler açısından ise sadece ekonominin, orta sınıfın, kurulu sanayiin çökmesi değil aynı zamanda egemenliğin gölge haline gelmesi, yöneticilerin merkezi ülkelerce istedikleri kadar, istedikleri gibi kullanılıp, miadı dolunca da deliğe süpürüldükleri sürüler haline gelir.
Başta eski sömürgeler olmak üzere az gelişmiş ülkelerde kullanılmaya amade istenildiği kadar “yetişmiş insanlar” bulunmaktadır. Son yıllarda “IMF’nin gülü” pozisyonunu kimseye bırakmayan ülkemiz, bu kurumdan en fazla kaynak kullanan devlettir. Böylece en fazla faiz ödeyen ülke unvanı da bize aittir. Nitekim geçen yıl ATO’nun yaptığı bir araştırmaya göre son on yılda Türkiye’nin ödediği faiz miktarı trilyon dolara yaklaşmıştır ki dünyada böyle bir ülke yoktur. (Bu miktara ülkemizce diğer uluslararası veya özel, ticari kuruluşlara ödenenler de dâhildir, ancak bu süreçte IMF’nin önemli rolü vardır).
Son yılların bütçelerinde personel giderleri ve sosyal güvenlik harcamalarından daha fazla miktar faize ayrılmıştır. Ayrıca bütçe dışı faiz ödemeleri de vardır. Kamu görevlilerinin ücretleri ve emekli aylıkları, sadece bu meblağı alan kişiler ve ailelerini değil, esnafı, müteahhidi, çiftçisiyle bütün ülkeyi beslemektedir. Çünkü bu kanalla piyasaya çıkan nakit sayesinde ürün veya mamul, para edebilmektedir. Faize ödenen meblağ ise netice itibariyle birkaç bin kişide kalmakta, ülke insanına bir hayrı dokunmamaktadır.
Bankalar, hazine, ihale sistemi, borsa, sermaye piyasası gibi kurum ve sistemler, ekonomik emperyalizmin temel ağını oluşturmaktadır ki bunun merkezinde merkez bankası bulunur. Bu alandaki kurallar ve uygulamaların da çerçevesi, yine merkezi ülkeler tarafından çizilmiştir. Mesela son olarak Türkiye’den Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin artırılması istenmiştir. Bunun anlamı, binlerce çiftçinin ürettiği pamuk yine binlerce işçinin alınteri ile kot pantolon haline gelsin ve Türkiye’den New York’a bir gemi dolusu alın teri gitsin, karşılığında ise sadece bir koli daha boyalı kağıt gelsin demektir.
Ülkemizde çeşitli kaynaklardan merkez bankasında toplanan fonlar, kurallar gereği ancak uluslararası piyasalarda değerlendirilebilir, birkaç puanlık faizle ABD devlet tahvili alınabilir. Ancak ABD’nin bu tür fonları çeşitli kanallarla Türkiye’ye en az üç-dört kat faizle gelir. Merkez Bankası, güzergâhı, yükü, gideceği yer, yolcu alıp vereceği istasyonlara kadar belirlenmiş bir tren gibidir. Makinistin burada görevi kendisine verilen programa göre, çizilmiş olan güzergâhta aracı yürütmektir. Döşenmiş raylar dışına çıkma yetkisi olmayıp, belki kaza yapma yetkisi olabilir. Makinistin değişmesi ile raylar ve istasyonlar değişmemektedir.
Merkez bankasının da başkanının değişmesi, ekonomik emperyalizmin ileri safhası olan sermaye ilişkilerindeki yerini değiştirmemektedir. İyi makinistle birlikte güzergâhın, istasyonların, sistemin, kuralların değişmesi gerekmektedir. Bu değişiklikler için de öncelikle siyasi iradeye ihtiyaç vardır.
25 Nisan 2006
Kaynak: https://www.oncevatan.com.tr/ekonomik-emperyalizm-ve-merkez-bankasi-makale,20305.html
Önce Vatan Gazetesi
Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Marmara Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı
NOT: Bu yazı Prof.Dr.Alaeddin Yalçınkaya’nın özel izni ile yayınlanmıştır.
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ