1970′ li yıllardan beri sağ ve sol kavramların genetik yapımıza, bünyemize uygun olmadığını söylerim. Bu kanaat ve düşünceye varmamın dayanağı sağ ve sol siyasilerce Türkiye’nin savaş alanına çevirilmesidir. Esasen savunduğum görüşümün kaynağı; Alparslan Türkeş’dir. Onun “ne sağcıyız ne solcuyuz; biz milliyetçiyiz” sözüdür. O, milli ve manevi değerlerin çatışma faktörleri olmasını ülkenin geleceği bakımından büyük bir tehdit olarak görür ve bu değerlerimizi bütün siyasiler ve bireyler tarafından sahiplenilmesini isterdi.
Sağ ve sol terimleri bize Fransa temelli Batı dünyasının hediyesidir(!) Onlara uygundur. Ancak sağ ve solun TÜRKİYE’DE yapılanması Avrupa’dan çok farklı cereyan etmiştir. Siyasi hayatımızda İlk defa İ. İnönü tarafından zikredilen sağ ve sol kavramları; ilerleyen yıllarda aşikar bir şekilde Amerika ve Sovyet kutuplu hale gelmiştir. Sol kaş yapayım derken adeta göz çıkarırcasına milli ve dini değerleri irtica unsurları olarak karşısına alarak; yüzlerinde Atatürkçülük maskesi ile dolaşan Marksist ve etnik bölücülere şemsiye oldular.
Atatürk’te kendi izinden giden Türkeş gibi sağcı ve solcu olmadı. Onun liderliğinde Milli mücadele verildi. Batı akımlarını çok iyi bilen M. Kemal “ sağ ve sol” kavramlarına itibar etmedi. Yeniçağ yazarlarından Arslan Tekin’in dediği gibi; Batı kendisini “sağ ve sol” ile tarif edebilir. Fakat bizim dünyamız başka; onların terimlerine hapsolmamız lazımdır.
Cemil Meriç “Bu Ülke” adlı eserinde “ sağ sol” başlığı altında “sağ ve sol” için şöyle der:
“ Sol-sağ…Çılgın sevgilerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit. Toplum yapımızda olmayan iki yabancı. Solun halk vicdanında yarattığı tedailer( çağırışımlar): casusluk, darağaçları, Moskova; sağın müphem (belirsiz), sevimsiz, sinsi bir iki hayal. Hıristiyan Avrupa’nın bu habis kelimelerinden bize ne ? Bu maskeli haydutları hafızalarımızdan kovmak ve kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın namus borcudur.
Soru : Acaba sağcı veya solcu olmak mı; yoksa milliyetçi olmak mı mecburiyettir ?
YAVUZ KUZGUN
News
