Tarımı herkes konuşmalımı?
Tarım bir toplumun olmazsa olmazıdır. Tabi ki Tarım’ı herkes kendi penceresinden bakarak konuşabilir. Ancak; TV’larda ve temel konuların konuşulduğu platformlarda tarımla ilgili kelam yapılırken mutlaka ziraat eğitimi almış ve alanda pratik eğitim almış ve ihtisaslaşmış kişilerin katkısı ile konuşulan kelamın kalitesi artmış, konuşulanlara daha bilimsel ve doğru açıdan bakılması sağlanmış olur. Bu konuda genel anlamda, ziraat fakültelerinden belirli zirai konularda eğitim almış gerek öğretim üyesi ve gerekse uzmanlaşmış mühendislerin yer alması işlenen konunun kalitesini arttırır.
Örneğin geçen gün Ulusal bir kanalda “Mars’da Tarım Yapılabilir mi” başlığında oturuma katılan Değerli bilim insanlarının hiçbiri Ziraat Fakültelerinde örgün eğitim almamış kişilerden oluşması. Tabi ki söylenenler çok kıymetlidir. Ancak bu noktada toprak, bitki yetiştirme gibi konularda temel noktada derin eğitim almış bilim insanlarının katkısı muhakkak ki çok daha fayda sağlayacaktır.
Bugün temel eğitimleri Tıp, Kimya, Eczacılık alanları olan birçok kişi tohum, zirai mücadele, sağlıklı beslenme, bitki yetiştirme konularında TV programlarında boy gösterebilmekte, her konuda rahatlıkla konuşabilmektedir. Bu konularda eğitim alan Ziraat Fakültesi mezunu akademisyen mi yok, yoksa artık Ziraat eğitimi almanın bir anlamı yok mu? Sadece; dört köklü Ziraat Fakültesi olarak tanımladığım Ege, Ankara, Çukurova ve Atatürk Üniversitesinde Bitki Islahı ve Genetiği konularında uzmanlaşmış Agronomi, sebzecilik, ve tohum konularında uzmanlaşmış 100’den fazla öğretim üyesi bulunmaktadır. Bu sayı; diğer Ziraat fakülteleri ve Tarım ve Orman bakanlığına bağlı Araştırma Enstitülerinde Doç. ve Dr. düzeyinde uzmanlaşmış araştırmacılar eklendiğinde sayının en az birkaç yüze çıkacağı muhakkaktır. Bu kişiler; ıslah konusunda birçok gen kaynağının korunması ve geliştirilmesi adına çok önemli çalışmaları yürütmüşlerdir. Araştırıcıların tamamına yakınının Avrupa veya yurt dışında, bu konularda araştırma yapan bilim insanlarıyla işbirliği içerisindedir. Populist çakma ziraatçilerin “hibrit tohumdan yetişen sebze ve meyveleri tüketenler kısır olur” ifadeleri de bu bağlamda akla ziyan yaklaşımlardır.
Ayrıca; çağın büyük sorunu olan Covid 19 ekseninde; bugün bağışıklığı güçlendirme başlığı altında altı dolmayan birçok önerinin ve bilginin dolaştığı bir süreçte güvenirlilik noktasında halkın önemli bir bölümünde güvensizlik hakimdir. Sıradan ifadeyle; “İki pıspısla koronadan kurtul”. Bilmem yüzlerce virüsü yok eden dezenfaktan vs vs. Maalesef; “Korona virusunu amuda kalkmış bir şekilde gördük deseler, inanacak birçok kişi var”. Halen “Evde hepimiz pozitifiz, maske takmamıza gerek var mı” sorusunu soran yurdumun güzel insanları da mevcut.
Halen yumurtanın şu faydası bu faydası da varmış eksinde dönen birçok TV programı var. Anlayacağımız Et, Süt, yumurta’nın faydalarını yeni öğreniyoruz. Toplum; sağlıklı olmayan birçok gıda’nın esiri olma yönünde hızla ilerliyor. Özellikle sahte Bal’da dönen oyun hiçbir gıda ürününde olmadığını az çok tahmin ediyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı en son aralarında et ve et ürünleri, enerji içecekleri, süt ve süt ürünleri, bitkisel yağ ve baharatların yer aldığı 45 firmaya ait 55 parti ürünü taklit ve tağşiş yaptığı gerekçesiyle ifşa etti. Bu tedbirlerin ve denetimlerin hızla artması halk sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Merdiven altı ürünler hızla yaygınlaşıyor. Kanser ve kalp hastalıklarının tedavilerinde de bitkisel önerilerde bulunan doktorların bu konularda gerçekten derinlemesine bilgi sahip olup olmadığına bakmak lazım.
Bu duruma gelmenin ana nedenleri içerisinde, çuvaldızı kendimize batırmamızın da birçok nedeni var. Ziraat fakültelerinde verilen eğitimlerin yeterli olmaması, Ziraat fakültesi’nden mezun olanların itibarsızlaştırılması, Üniversite açıp; fakülte kurma ve eğitim altyapısı olmadan her bölümü açma ve öğrenci alma noktasında YÖK’nun popülist yaklaşımları. Bu bölümlerden çıkan yüksek lisans ve doktora çalışmalarının içerikleri de içler acısı. Portakal ağacını görmeden mezun olan Bahçe bitkileri, nematot görmeden mezun olan ve her nematodu gözüyle sayacağını zanneden Bitki Koruma mezunları, pıtrağı görünce pamuk sanan, arpa ile buğdayı karıştıran Tarla bitkileri mezunları vs vs. Ancak bu kötü örnekler dışında kendini çok iyi yetiştirmiş öğrencilerde mevcut.
Bu sorunların temelinde; sadece eleman istihdam etmek için altyapısı tamamlanmadan Fakülte kurulumları, çok düşük puanla öğrenci alan Ziraat fakülteleri mesleğin ayağa düşmesine neden oldu. Fakültelerde istihdam edilmiş öğretim elemanlarının özgüven eksikliği ve yaptıkları işlerin Üniversite yönetimleri tarafından önemsenmemesi. Ziraat eksenli eğitim veren birçok MYO’ dan eğitim alan teknikerlerin durumunu da söylemeye gerek yok. Geçmişte çok önemli öğrenciler ve teknisyen yetiştiren tarım meslek liselerinin etkinliğinin arttırılması, teorik eğitimlerden uygulamalı eğitimlere ağırlık vermeleri önemli hususlardır.
YÖK’ün işlevselliğini yitirmiş ziraat fakültesi sayısını azaltıp, bu kurumların eğitim öğretim faaliyetleri dışında araştırma üniversitelerine dönüşümünün sağlanması veya belirli üniversitelerde akademik istihdamın teşvik edilmesi. Kontenjanların azaltılarak Ziraat fakültesi’ni kazanmanın ve mezun olmanın çok kolay olmadığı, yüksek lisans ve doktora içeriklerine standart getirilerek yapılan çalışmaların pratiğe ve bilime katkısının ölçülebileceği bir sistemin oturtulması şarttır. Ayrıca; Tarım ve Gıda Bakanlığına bağlı Araştırma kurumlarında çalışan alanlarında çok değerli olan araştırmacıların Ziraat Fakültelerinde ve meslek yüksekokullarında yapılan Mesleki Uygulama derslerinde görevlendirilmeleri ve pratik kazanım noktasında öğrencilere fayda sağlamalarının önü açılmalıdır.
Prof. Dr. Kutsi TURHAN
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri’nden emekli öğretim üyesi, Bitki Koruma Bölümü’nde hocam olan emekli öğretim üyesi Prof Dr. Gülay TURHAN hocamızın eşi, Elazığ Lisesi mezunu, Elazığlı kimliğini hiç kaybetmeyen sevgili hocamın çağın illetinden vefat ettiği haberi bizi oldukça üzdü. Hocamı aslında Ege Üniversitesi günlerinden önce Keban Barajı’na Ziraat Fakültesi korosunu getirdiği günlerden tanıyorum. Yaklaşık 30-35 yıl. Ege Üniversitesi’nde okuduğum yıllarda odasının kapısını kolaylıkla çalabildiğim babacan hocamın sesini en son İzmir depreminden sonra hatır sormak için aradığımda duymuştum. Her zaman ki tok ve heybetli sesiyle babacan tavrıyla “İyiyiz çok şükür deyişi” kulaklarımda halen. Mekanınız cennet olsun değerli hocam. Ayrıca bu illete kurban verdiğimiz ülkenin tüm canlarının yanında, sevgili Hüsamettin BİRLİKBAŞ abimiz, Rebi MURAT amcamız, İbrahim AKYILDIZ abimize de rahmet diliyorum.
Sağlıcakla kalın.
Prof.Dr.İNANÇ ÖZGEN
Fırat Üniversitesi
Biyomühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
GÜNDEM
14 gün önceGENEL
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024ELAZIĞ
21 Kasım 2024ULUSAL
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024