TÜRKİYE’DE CEMAATLER
Türkiye’de yüzlerce tarikat yurdunun yanı sıra, şu an sayısı bilinmeyen binlerce cemaat evleri bulunuyor.
Şu anda kamuda öğretmenlik yaptığı için kimliğinin gizlenmesini isteyen tanık, intihara sürüklenen Enes Kara’nın anlattıklarını doğrulayarak şunları kaydetti:
“Enes Kara’nın videoda anlattığı şeylerin hepsi doğrudur. Hatta anlattıklarından çok daha fazlası var. Cemaat evlerindeki hayatımızın tamamı kontrol altındaydı. Arkadaşlarımız, çevremiz, ailelerimiz ve ilişki kurduğumuz herkes sorgulanıyordu. Her evin bir sorumlusu vardı. Bunlara ev imamı, ev abisi, ev ablası deniyordu. Cep telefonlarımızı açıp, içindeki her şeyi kontrol ediyorlardı. Bunu ben çok kez yaşadım. Mesajlarımız okunuyordu. Annemizin, babamızın, misafirimizin eve gelmesi yasaktı. Dışarıdan kimsenin gelmesine izin verilmiyor. Bu evlerde en az dört, en fazla altı kişi ile cemaatin imamı kalıyordu. Mesela evin aylık masrafı 5 bin lira ise bizden aylık 500 lira katkı alıyorlardı. Bu da hem ekonomik durumu kötü olan ailelere hem öğrencilere cazip geliyordu.”
Türkiye’nin en büyük sorunlardan bir tanesi, tarikatlar ve tarikatların elindeki yurtlar meselesidir. Çünkü Türkiye’de 40’a yakın tarikat ve bunların 400’e yakın kolu bulunuyor. Sadece İstanbul’da 448 tekke faaliyette bulunuyor. Tarikatlara ilişkin bir düzenleme yok. 1924’te tekke ve zaviyeler yasaklanmıştı. Ama bir fiili durum var ve faaliyetlerini yürütüyorlar.
Hâlihazırda tarikat, cemaat, kurs yapısı altında binlerce çocuk ve genç büyük tehditler ve tehlikelerle karşı karşıya.
İntihara sürüklenen, istismar edilen, şüpheli biçimde ölü bulunan çocuklarla ilgili dosyalara gizlilik kararı getiriliyor ve dini çevrelerin ‘imajının’ korunması için gerekli mekanizmalar çalıştırılıyor.
Şeffaflıktan uzak, denetimden kaçan, mali kaynakları şaibeli, çocukları ve gençleri kendi ideolojik ve dini görüşleri, sapkın arzuları için kullanan bu yapılar ülkenin birincil tehdididir.
Tarikatlar ve cemaatler sadece dini ve ahlaki doktrinlerin öğretildiği yerler değil.
Bunu Fethullah Gülen yapılanmasında açıkça gördük.
ÇOCUKLARINI DİNLEMEYEN EBEVEYİNLER
Çocuklarıyla konuşamayan bir toplumda yaşıyoruz. Zaten kimsenin derdi de, dinlemek, çocuklarla, gençlerle konuşmak değil; daha çok akıl vermek, yön vermek, eleştirmek ve yargılamak.
Dinlememek, karşı tarafın duruşuna saygı gösterememek ve kabullenme bizim en kötü olduğumuz konulardan. Bırakın kendi ailenizden birini, otobüste karşınızda oturan ve daha önce hiç tanışmadığınız teyze bile size 2 dakika “saygı duyuyormuş gibi” yapamıyor, hemen çocuğunuza nasıl terbiye verdiğinizden, nasıl giydirdiğinize kadar söz söyleme hakkı bulabiliyor kendisinde. Öyle bir kolektif bilinçaltı ki, sormayın gitsin.
“Çocuğunu zehirleyen veli olmayın. Ne demek zehirleyen veli olmak?
Zehirleyen veli: 1- Kıyaslar: Çocuğunu diğer çocuklarla ya da kendi çocukluğuyla kıyaslar. 2- Beklenti yükler: Kendi yapmak isteyip de yapamadıklarını çocuğunun yapmasını ister. “Ben doktor olmak istiyordum, fakirdik olamadım, senin doktor olmanı istiyorum.” der. Sakın bunu yapmayın. 3- Yarışır: Diğer velilerle buluşunca kendi çocuğuyla diğer velilerin çocukları hakkında konuşur ve çocuğunun başarısını bir yarış hâline getirir. 4- Dinlemez: Çocuğunu dinlemez, onunla sohbet etmez, onu adam yerine koymaz. Bir ülkenin geleceğini anneler, babalar ve öğretmenler yönlendirir. Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi sadece kendisi ve ailesi için değil hepimiz için önemlidir.”Şimdi Durun Düşünün Enes Kara’yı Kim Öldürdü?
GÜNDEM
5 saat önceSİYASET
1 gün önceULUSAL
2 gün önceGÜNDEM
7 gün önceGÜNDEM
9 gün önceGÜNDEM
10 gün önceULUSAL
14 gün önce