Ekonominin düzelmesindeki en önemli kriterlerden biri devletin etik değerlerin arkasında olması ve bu değerleri toplumun her kesimine benimsetmeye muktedir olmasıdır. Devlet şefkatli olmalı, resmi devlet dilini toplumun refahı için kullanmalıdır.
Etikler Ekonomisinde dikkatle üzerinde durulması gereken noktalar şunlardır:
- Bu teoride; İslami paradigmalara sahip çıkan ekonomist, paranın topluma değer vermesini savunur ve toplumuna değer vermesi için kullanırken, sistemi tersinden işletenler parayı herhangi bir içsel değer olmaksızın ele almak, hâkimiyet kurmak için kullanmaktadır. Para insana değer veriyor mu? Yoksa insan mı paraya değer veriyor. Bu ikilemi derinden incelemek gerekmektedir. Mevcut yönetim tarzında insan paraya değer veriyor, para insana değer vermiyor, paranın değer vermediği insan mutsuzluğa ve yoksulluğa itiliyor. Süreç maalesef bu şekilde işlemektedir.
- Ruhsal ve maddi iyilik hali birbirinden ayrı düşünülemez. Bu ruhsal iyilik halinin maddi sıkıntılardan önce sağlam temellere oturtulması, manevi rahatlama ile kişisel bilincin oluşturulması gerekmektedir. Şöyle ki; İslami refah girişimini baltalayan en önemli etken, batı sömürgeciliği tarafından yaratılan neo-liberal politikaların sonuçlarıdır. İslami refah, , zekâtla birlikte, çoğunlukla sağlık ve eğitimi temel işlevsel ilke aracı olarak görmekte, ekonomik düzenin önce eğitim ve sonra sağlıkla gerçekleşeceğini öngörmektedir. Eğitimli olmayan bir insanın zekât müessesini anlaması mümkün değildir.
- Neo-emperyalizm ve kültürel homologasyona zayıflayan ülkelerin kültürel istilası ekonomik çöküşü beraberinde getirmektedir. Tek tip kültürde insan oluşturma felsefesi Türk Medya sektöründe kendini çok etkili bir şekilde göstermektedir.
- Faiz temelinde çalışmayacak, ancak geleneksel İslami sistemle uyuşan kar-zarar paylaşımına dayalı ortaklığın temel değerlere yaslanması, bu kazanımların sağlanması için sağlam irade ve insan yapısına ihtiyaç duymaktadır.
- Kişi başına ödenen hayır vergisi olan Zekâtın devlet tarafından yönlendirilmesi, zekât verecek ve alacak kişilerin devlet mekanizması ile belirlenmesi, yerel yönetimlerin bu sistemde siyaset üssü bir vazifeyle konuşlandırılması, belki de önümüzdeki aylarda önümüze çıkacak en etik yönlendirmeler olacaktır.
- Zekâtın verimli bir şekilde uygulanması, gerçekten de ulusal servet üzerinde sürekli bir yeniden dağıtım etkisi sağlayarak, sosyal farklılıkları ayrıştırıcı güce karşı en iyi siperlerden birini tesis edecektir. Çünkü gelir dağılımındaki dengesizlik, açlık ve insani ihtiyaçların artması ahlaki düzeyde kaçınılmaz çöküşlere yol açacak, gelecek nesillerin umutları, bulanık suda balık avlayan avcıların umutlarına dönecektir. Suç oranı artacak toplumsal dinamikler sarsılacaktır.
- Alt ekonomik sınıfların haklarının tanınması gerekmektedir. Bu süreçte vekiller de dâhil, evleri, köyleri dolaşmalı, zor durumda olan ve ekonomik sıkıntı içinde mağdur olan kitleleri tespit edip onların refah düzeylerini ve dengesizliği ortadan kaldırmak anacıyla çözümler üretmelidir.
- Her bireyin mutluluğu aynı sosyal değere sahiptir, yani -gelirin azalan sınıflarda marjinal faydası göz önüne alındığında ek gelirin marjinal değeri zenginlerden çok fakirler için daha değerlidir. Bu marjinal fayda ilkesinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
- Yoksulların ihtiyaçlarının öncelikli olarak ele alınması bu bağlamda politikalar üretilmelidir.
- Tüketim alışkanlığının değişimi için önemli tedbirler alınmalıdır. Bunun yeni nesiller tarafından benimsenmesi için önemli planlamalar yapılmalıdır.
Prof.Dr.İNANÇ ÖZGEN
Fırat Üniversitesi
Biyomühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ