Tarihte çok önemli bir ticaret merkez olan ve İpek Yolu güzergâhında bulunan Palu, Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Bölümü’nde bulunmakta. Günümüzde Elazığ İli’ne bağlı bir ilçe merkezi olan Palu, deniz seviyesinden 844 metre yükseklikte. Bölgede MÖ 5000 yıllarına ait bulgular mevcut olup, tarih boyunca Sümerler, Hurriler, Hititler, Asurlular, Urartular, Persler, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler gibi değişik kültürlere sahne olmuş. Türk akınlarının başlamasıyla bölgeye önceleri Çubukoğulları, Artukoğulları Beyliği ve Anadolu Selçuklu Devleti hâkim olmuştur. Daha sonraları İlhanlılar, Dulkadiroğluları ve Akkoyunluların hâkimiyeti altına girmiştir. Çaldıran zaferinden sonra Cemşid Bey’in yönetiminde Osmanlı Devleti topraklarına katılmış. Osmanlı Devleti Dönemi’nde ‘Hükümet Sancak’ statüsüne alınan Palu; Cemşid Bey ve ailesinin idaresine verilmiş. 1900’lü yılların başında 30 bini aşkın nüfusu, 8 nahiyesi ve 316 köyü olan Palu’nun günümüzde; 1 beldesi, 36 köyü, 35 mezrası ve 10 mahallesi bulunmaktadır.
“Palu’nun batısında Ergani ile Eğil birer konaklıktır. Kuzeyinde Harput bir menzildir. Kıblesinde Diyarbakır iki menzildir. Kalenin sırtında Bağin denilen bağlık ve irem gibi bir köy vardır. Gezinti yeri olan bir ormanlıktır. Palu beylerinin hassıdır. Orada kayalar arasında bir nehir akar. Sanki abu hayat (Hayat Suyu) gibidir. Hicri 921 tarihinde Selim Han’ın veziri Bıyıklı Mehmet Paşa’ya itaat edip yine mülkü kendisine ihsan olunmuştur. Hala Diyarbekir Eyaleti’nde hükümettir. Babadan oğula geçerek idare olunur. Emirlerde bunlara ‘Cem Cenâb’ diye lakap yazılır. Savaş halinde hâkimi iki bin askerle sefere çıkar. Askeri, silahlı, başı saçlı, alaca başlıklı, acayip kılıklı erler olup sefere çıkarlar. Kalesi, Murat Nehri kıyısında Kahkaha kalesi gibi göğe uzanmış yüksek bir kaledir. Hiçbir taraftan bağlantısı olmadığından fethi mümkün değildir. Kayalar arasından Murad Nehri’ne inen bir suyolu vardır. Şattülarab’ın üç kolundan birisinin kaynağı buradadır. İskender’in burada oturacak bir yeri vardır. Bir kolu da Ergani’de Taht-ı Meşan denilen yerden çıkar, turnagözü gibi berrak, cana can katan bir sudur.”
Kadim bir kültür birikiminden kalanlar
Palu’da çok sayıda tarihi eser mevcut. Bu eserlerin pek çoğu Kültür ve Tabiat Varlıkları Listesi’nde bulunmakta. Palu Kalesi, Kındık Taş Alanı ve Kındık Urartu Kayalık Alanı arkeolojik sit olarak tescilli durumda. Anıtsal Kültür Varlıkları listesinde ise şu eserler bulunmakta: Tarihi Palu Köprüsü, Cemşid Bey Külliyesi, Alacalı Mescit, Dükkanönü Cami, Ulu Cami, Küçük Cami, Seydili Köyü Cami, Tarihi Palu Kilisesi, Surp Boghos Vank Kilisesi, Kindik Kilisesi, Kindik Hamamı, Cemşid Bey Hamamı, Çarşıbaşı Hamamı, Eski Palu Mezarlığı, Palu Evi, Çeper Pınarı Çeşmesi, Şor Pınarı Çeşmesi, Ulu Cami Çeşmesi, Kozlu Mahmut Ağa Çeşmesi, Muhammed Ağa Çeşmesi, Hafız Ağa Çeşmesi, Kavasgil Çeşmesi, Karasalkım Çeşmesi, Seydili Çeşmesi. Anıtsal Tabiat Varlıkları Listesi’nde ise Amarat Bahçe’de 5 anıt ağaç bulunmakta.
Murat Nehri ve tarihi Roma Köprüsü
Palu coğrafyasının en büyük etkeni Murat Nehri’dir. Şehri şefkatli kolları ile saran Murat, Palu’nun varoluş kaynağı durumunda. Murat Nehri, Fırat Nehri’nin iki büyük kolundan biri. Nehir, Van Gölü’nün kuzeyinde, Ağrı İli’nden kaynak olarak başlayıp 722 km aktıktan sonra Fırat Nehri ile Palu’ya çok yakın bir coğrafyada kavuşur. Nehir, Aladağ ve Muratbaşı Dağı’ndan çıkan kolların birleşmesinden sonra Diyadin ve Malazgirt ovalarını geçer. Burada, Bingöl Dağları’nı aşan Hınıs Suyu ile birleşerek Muş Ovası’nın kuzeyinden diğer pek çok su kaynakları ile birleşerek vadilerin arasından Palu önünden geçerek Keban Baraj Gölü’nde Fırat Nehri’nin diğer kolu olan Karasu Nehri ile birleşir. Bu bölümden sonra Fırat Nehri olarak yüzlerce kilometre yol alan su, en son Dicle Nehri ile birlikte Basra Körfezi’ne dökülür. Murat Nehri üzerinde bulunan eski Palu Köprüsü’nün kitabesi mevcut olmayıp rivayete göre Roma Dönemi’nde yapılmıştır. Ancak kuruluşu ve kemer şekilleri bakımından Selçuklu tipi inşa edilen köprülere benzemekle birlikte, Artuklular Dönemi’nde yapıldığı da söylenmektedir. Ancak köprünün Romalılar Dönemi’nde yapıldığı, Bizans ve Artuklu Dönemi’nde de onarıldığı daha gerçekçidir. 156 metre uzunluğunda ve 3,5 metre genişliğinde olan köprü 2010 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak restore ettirilmiştir. Zamanında güney-kuzey bağlantısını sağlayan tek ulaşım ve geçiş yeriydi. Tarihi kaynaklarda İstanbul’u Bağdat’a bağlayan köprü olarak geçmiştir. Palu’nun gelişmesi ve ticari bir merkez oluşunda da bu köprünün büyük bir önemi vardır. Özellikle ilkbahar aylarında bu köprü üzerinden geçen sürüleri izlemek çok büyüleyici bir olaydır. Binlerce koyun ve keçinin 2 bin yıllık bir köprüden geçişi sadece ülkemizde değil, bence dünya çapında etkileyici bir andır.
Kartal yuvası Palu Kalesi
Evliya Çelebi’nin ifadesi ile ‘Göğe baş uzatmış bir kale’ olan Palu Kalesi, birçok medeniyetin izlerini taşımakta. Hatta Evliya Çelebi, Timur’un bu kaleyi gördüğünü zapt etmeyi bile denemeden geçip gittiğini yazmakta. Palu Kalesi’nde Urartu Dönemi’ne ait birçok eser günümüze kadar ulaşmış. Kitabe, kaya mezarları, kaya tünelleri, tapınaklar, su sarnıçları, tapınma nişleri, kaya merdivenleri ve kaya ambarları gibi yeryüzünde örneğine az rastlanan birçok yapı mevcut. Palu Kalesi’nin kuzeybatısında yer alan 3.40 metrex1,50 metre boyutlarında 0,30 metre derinliğinde bir niş içerisinde iki bölümden oluşan yazıt Palu Kalesi’nde en önemli Urartu yapıtı olarak karşımıza çıkmakta. Urartu Kralı Menua tarafından diktirilmiş. Çevirisi şöyle: ‘Tanrı Haldi silahlarıyla (?) sefere çıktı. O, Sebeteria kentinin Ülkesini zapt etti. O, Huzana kentinin Ülkesini zapt etti. Supa(ni) kentini zapt etti. Tanrı, Haldi büyüktür. Tanrı Haldi‟nin silahları (?) güçlüdür. Tanrı Haldi‟nin kudretiyle, İspuini oğlu Menua sefere çıktı. O, Sebeteria kentinin Ülkesini zapt etti. Hati Ülkesine değin gitti…Tanrı Haldi için bu yazıtı dikti (?). Sebeteria kentinde Haldi Tapınağını inşa etti. Sebeteria kenti … O, Meliteia kenti kralı, Suliehauali‟nin hayatını, düzenli vergi ödemek koşuluyla bağışladı. Haldi‟nin büyüklüğü sayesinde İspuini oğlu Menua, kudretli kral, Pianili Ülkesi kralı, Tuspa kentinin egemeni (efendisi) Menua söyler: Bu yazıtı tahrip eden, (onu) silen, bir başkasını bunu (bu işleri) yaparken gören, Haldi, Teiseba, Sivini ve (bütün) tanrılarca yok edilecektir. O, Güneş ışığından yoksun edilecektir…’
GÜNDEM
15 gün önceGENEL
22 Kasım 2024GÜNDEM
22 Kasım 2024GÜNDEM
22 Kasım 2024ELAZIĞ
22 Kasım 2024ULUSAL
22 Kasım 2024GÜNDEM
22 Kasım 2024