Kişinin ufkunu ait olduğu entelijansiya belirler.
İdrak ettiğimiz çağın gerçeklerini okumaksızın ve akl-ı selim olanlardan müteşekkil istişarî sermaye devreye sokulmadan istikbâle matuf bir entelijansiya ortaya çıkamaz.
☆☆☆
Münevverler topluluğu (=entelijansiya) ile istikbâl şekillenmeli…tamam da, eldeki malzeme yahut kumaşın kalitesi de önemli değil mi…!
Mesela; basit, vasıfsız, kerameti kendinden menkul, kifayetsizliği dahi kendine bol gelmiş bir insan ne ile uğraşır ?
Bizim kültürümüzde; aklı, kalbi ve hissi selim olmamakla ifade edilen, IQ’su vasat, EQ’su mübhem ve gayr-i muayyen olanların tepelerin ardını projekte etmeleri mümkün mü ?
Atîyi hesaba katmadan eyyamı deruhde etmek her kişinin harcı tabiki…
Amma eyyamcı içün uzak ve mübhem olan atî, saatler durmaksızın ilerlediğinden, hazırlıksız yakalanacağı bir günde mutlaka gelecek.
Kör kuyuya taş atmak denilen bir söz var güzel türkçemizde. Kuyu başında bekleyip vakit tüketenlere bir va’z ü nasihattır ki, kuyuda ilerleyen taşdan su sesi ya gelir ya gelmez !
Akl-ı selim zevât, öteleri gören göze, hikmete ma’ruftur.
Hani uzak görüşe şimdilerde uzgörü de derler…
Kifayetsiz muhterisler ise; maa’t-teessüf kıt akıl ve kısa görüşlü olsalar da, fırsatını bulduklarında akıllarını eyyamcılık için kendilerini aşacak maharet ile kullanmaya da çabalarlar hani…!
Ve malesef ki fırsat kollayarak ma’kes bulduklarında itibar görmeye, şahsi hesapları için bildikleri bütün oyunları sergilemeye, hoşafın yağı kesildi deyu kazan kaldırmaya yeltenebilirler de…
☆☆☆
Hoşafın yağının kesilmesi ve kazan kaldırma hikâyesini çoğu insan bilir. Özetle;
Osmanlı’da Yeniçeriler, kazan kaldırırlar. İsyan haberi Padişaha ulaşır.
Padişah:
-Gidip öğrenin bakalım, neymiş dertleri.
Yeniçeri Ocağına gidilir, Yeniçeri ağası ile görüşülür.
Ağa:
-Bize artık değer verilmiyor, yemeklerimizin malzemesi kısıldı, devlet-i âlîyye bu kadar fakir mi düştü ki, hoşafımızın yağı dahi kesildi.
Konu padişaha aktarılır ve yeniçerilerin aşçıbaşısı, huzura çağrılır.
Padişah: ‘
-Siz ülkemiz için savaşan, topraklarımızı genişletip koruyan çerilerimizin hoşaflarının yağını nasıl kesersiniz, bre kâfirler, diyerek azarlar.
Aşçıbaşı;
-Ama padişahım, hoşafta yağ olmaz. Çeriler kazan kaldırmak için bahaneye bakmış.
Padişahın konuyu derinlemesine araştırmak için görevlendiriği kişiler, hoşafın yağlı olduğu dönemi ve o dönemdeki aşçının emekli olduğunu öğrenirler, işin aslını öğrenmek için emekli aşçıyı çağırır, hoşaf yaptırır ve dağıtmasını sağlarlar. Emekli aşçı evvela pilavı, sonra da pilav koyduğu kepçe ile hoşafı dağıtır. Dolayısı ile kepçenin yağı hoşafa bulaştığından hoşafın üzerinde ince bir yağ tabakası oluşmaktadır. Ve anlaşılırki, hoşaf üzerinde gezinen yağa yeniçeri alışmıştır.
Emekli olanın yerine gelen aşçı ise iki ayrı kepçe ile yemek dağıtınca hoşafa yağ bulaşmaz olmuştur. Bunun ise yeni aşçının saraydan emir alarak ve mutfak masraflarını kısmak için olduğunu düşünmüştür yeniçeri. Bu yüzden isyan edip; hoşafın yağı eksildi deyu kazan kaldırmışlardır.
Ve geçmişteki yağlı kepçe ile hoşaf dağıtma normlaşınca, sonraki temiz kepçe ile yağsız hoşaf dağıtımı sorgulanır olmuştur…
☆☆☆
La Rochefacuald’dan bir söz: “Basit düşünceli adam, yakınındaki her şeyi suçlamaktan zevk alır.”
☆☆☆
Azîz ve necib milletimiz ve devletimizin ilelebed payidar kalması ve bekası içün gayret eden münevverlerin biraraya gelmesi, akl-ı selimin galebe çalması, ilm ü irfânın ziyâdeleşmesi, niyeti hayr olmayan cühelâ ve zımnî maksadlıların ma’kes bulmadan müstehakını bulması niyazı ile…
Prof.Dr.Suat KIYAK
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
GÜNDEM
3 gün önceGÜNDEM
5 gün önceGÜNDEM
6 gün önceULUSAL
10 gün önceGÜNDEM
12 gün önceGÜNDEM
16 gün önceULUSAL
17 gün önce