Geçtiğimiz haftalarda yaşadığımız ve hala netice olarak kesine ulaşamadığımız Narin Güran cinayetinin ardından çocuklarımızı konuşurken, bugün sadece birkaç gelişim evresinde olan genç kızlarımızın hayatlarının baharlarında , kendileri için hayalleri olan yaşamlarından , aramızdan koparılışlarını konuşuyoruz.
İstanbul Fatih’te surlardan atılarak kaybettiğimiz İkbal ve Ayşenur’dan bahsediyorum.
Sadece medyaya yansıtılan kadarıyla bildiğimiz, ailelerinin yerine kendimizi koymaya çalışınca yokluğuna , acısına dayanamadığımız hayatlardan..
Türkiye’de 2024 Yılı Ekim ayından itibaren , yaşadığımız 10 ayda 265 kadın ölümü gerçekleşti. Sebeplerine baktığımızda benzer senaryolar görüyoruz . Hayatında olan veya olmayan bir erkek tarafından ya reddettiği ya da ayrılmak istediği öldürülen kadın haayatları..
Bugün hemen hemen görülen tüm ölümlerin failleri için yine benzer sıfatlar kullanılıyor bunlardan en yaygın olarak görüp duyduğumuz ise madde kullanımı ve bağımlılığı, bugün faile madde bağımlısıydı diyerek kadın kayıplarımızın üzerini örtmek , diğer insanları da aramızdan ötekileştirmek olacaktır. toplum olarak ötekileştirerek değil , bir olarak etkin faydaya sahip olabiliriz toplumsal olaylarımızda oysa bugün İkbal ve Ayşenur’u sahip oldukları hayattan çekip alan fail , zamanı belirsiz olsa da sebep olacağı ölümlerin ve hatta ölümünün sinyallerini daha önce vermemiş miydi bizlere, neden görüp duymadık gencimizi ?
Bu ihmalin bedeli 3 can olmadı mı yaşadığımız , yaşamaya çalıştığımız topluma?
Sahip olunan toplum vicdanını yaralayıp, sarsmadı mı topluma ve yaşama olan güveni?
Türkiye bugün hem yaşayan vatandaşı için hem de yaşamak isteyen herkes için güvenilir bir ülke olmayı hak etmiyor mu?
Ez cümle, Türkiye’de kadın olmanın bedeli yaşam hakkından olmak mı?
GÜNDEM
14 gün önceGENEL
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024ELAZIĞ
21 Kasım 2024ULUSAL
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024