SURİYE İÇ SAVAŞININ 10. YILINDA KATİLLER YARIŞI
190 okunma

SURİYE İÇ SAVAŞININ 10. YILINDA KATİLLER YARIŞI

ABONE OL
Nis 23, 2021 04:19
SURİYE İÇ SAVAŞININ 10. YILINDA KATİLLER YARIŞI
0

BEĞENDİM

ABONE OL
 

Biden-Putin “kim daha katil” tartışması ilginç aşamalara evriliyor. Rusya’nın Washington’dan büyelçisini istişare için çağırması, diplomaside, bağların koparılmadan önce gevşetilmesi demektir. Biden’ın Putin’i seçimlere müdahale ve zehirleme gibi gerekçelerle suçlamasına karşılık, Putin’in “kendini anlatıyorsun” türünden vecizelerini Suriye üzerinden de incelemek gerek. Bu gibi tartışmalar sayesinde Rusya’nın yeniden super güç yolu açılırken ABD’nin Avrupa’daki zemininin güçlenmesi ayrı konudur. Biden-Putin’in asıl hedefi olmasa da iki ülke mahfilleri açısından katillik başlığıyla gelişen danışıklı dövüş, bir anlamda kendileri için verimli hale gelmiştir.

ABD ve Rusya istihbaratları, hangisinin kaç yüzbinlerin katili olduğu hakkında yeterli bilgilere sahiptir. Her ikisi de ülkemize sıçrayan kan gölünün baş mimarlarıdır. Bu katliamda İsrail, Avrupa ve diğer küresel güçler ile mesela Papalık gibi aktörlerin katkısı ayrı bir konudur. Papa’nın hâk ile yeksân Irak gezisinin, emniyet literatüründe “katilin, cinayet mahalline uğraması” olarak açıklanması, yerinde bir tespittir. Nitekim Irak’ı ve Suriye’yi yangın yerine çeviren sürecin başında Bush’un kilise temelli evhamları bulunmaktaydı. Irak’taki mabetleri yıkan teröristlere silahları kimin verdiği, aptalca bir soru değilse “tecâhül-i ârifâne”dir. Cevabını çok iyi bilen Papa, soruyu yanlış yerde yanlış kişilere sormuştur. Bununla beraber bu ziyaret ile başlayan asırlık, belki milenyumluk proje ayrı bir konudur.

Suriye İç Savaşı’ndaki felaketler zincirinin sorumlusu olarak sadece terör örgütlerini görmek, göstermek bunları sürekli kılmanın en kestirme yoludur. Böyle bir coğrafyada her terör örgütünün finansörü, destekçisi, hâmisi durumundaki başta ABD ve Rusya olmak üzere İsrail, İran, İngiltere, Fransa, Çin ve diğer devletleri görmek ve onların gerçek hedeflerini doğru okumak lazımdır. Her ne kadar temelde Büyük İsrail olsa da her birinin hesapları farklıdır. Bununla beraber genellikle farkında olmadan daha küçükler, büyüklerin piyonu olmuşlardır. Bu anlamda küçük devletler, şartları dikkate alarak karar verirler; büyükler ise küçüklerin, kendilerinin istediği kararları alması için gerekli şartları oluştururlar. Arap Baharı sürecinde sadece o günkü haberleri dinleyerek politikalarını oluşturanlar kullanılmış, aldatılmışlardır.

10 yıl boyunca belirtilen devletlerin taşeron örgütler üzerinden hangisinin kaç on bin kişinin katlili olduğu, muhtemel bir Suriye İç Savaşı Ansiklopedisi’nin konusudur. Katliam çeteleri ile devletler arasında herkesin gözü önündeki bağlantılar dahi ürkütücü boyutlardadır. Gizli bağlantılar için on yıllar beklenecektir. Bilinen bağlantılar dahi birkaç adım sonra kördüğüme dönüşmektedir. Mesela ABD füzeleriyle öldürülen İranlı general Kasım Süleymani’nin CIA ile işbirliği halinde Haleb’i yerle bir ederek on binlerce Sünni Müslümanı katletmesi gibi.

 

2021 başı itibariyle Irak ve Suriye enkazı, hem İsrail, ABD’nin hem de Rusya’nın tam da arzu ettiği sonuçlardır. Netice itibariyle İsrail çevresinde güçlü bir devlet kalmamış, uydu devletler tomurcuklanmaya başlamıştır. Rusya ise Doğu Akdeniz’in en büyük deniz ve hava üslerine sahip olmuştur. Doğu Türkistan’dan çakma terörist alayları gönderen Çin, büyük bir iştahla yıkılan şehirlerin inşasından pay almayı beklerken aslında bölgede Çin kolonilerinin temelleri atılmıştır.

İç savaşın daha başında Ankara-Şam ilişkilerinin kesilmesi ile başlayan politikaların çok daha tehlikeli sonuçları olacağını bu sütunlardan yazmış olmam, ileri görüşlü olmamdan kaynaklanmamaktadır. 10 yıl boyunca her fırsatta, Türkiye’nin Suriye rejimi ile yeniden ilişki kurması için fırsatın kaçırılmaması gerektiğini hatırlatmam da bu coğrafyayı, buradaki asırlık stratejileri az çok bilen herkesin görmesi gereken gerçeklere dayanmaktaydı. Esasen bu yıllarda nice programlarda Türkiye’nin Suriye politikasını doğru bulduklarını, rejim ile yapılması gereken işlerin Rusya üzerinden halledilmesinin yerinde olduğunu savunan arkadaşlar, perde kapanınca, programa ara verilince “Suriye ile ilişkilerin koparılmasını kendilerinin de yanlış bulduklarını, ama….” cümlelerini fısıldamışlardır. Böyle bir konuda 10 yıl sonra haklı çıkmış olmak dahi hüzün sebebidir.

Belirtmek gerekir ki 10 yıl önce olayların başlangıcında Türkiye’nin ÖSO’yu örgütlemesi ve ülkesinde karargâh kurdurtması yanlışların başlangıcını oluşturmaktadır. 10 yıl sonradan bakınca mutlaka görülmesi gereken husus: ÖSO her ne kadar mazlumların haklarını koruyan ve savunan bir örgüt olsa da daha sonraki terörist örgütlerin, Suriye coğrafyasında zemin bulmasının yolunu açmıştır. Bir günlüğüne veya birkaç saatliğine Ankara’ya gelen Pentagon, CIA veya Beyaz Saray yetkilileri, bu örgütün kurulması sürecinde neler konuştuklarının, ne gibi vaat ve tehditlerde bulunduklarının açıklanma zamanı gelmiştir. ABD’nin yönledirmesiyle kuruluşuna öncülük ettiğimiz ÖSO’nun teörist örgütlerin kuruluşuna öncülük yaptığının delili, ABD’nin bir aşama sonra ÖSO’yu bırakıp başka örgütlerle iş tutmasıdır ki netice itibariyle dev gibi ABD-PKK-PYD terörist organizasyonu ortaya çıkmıştır.

2021 itibariyle Washinton’ın başlangıçta neler söylediği-neler yaptığı kapsamında, Türkiye’yi nasıl aldatmış olduğunu o günkü sorumlular bütün ayrıntılarıyla ifşa etmelidirler. Her ne kadar bir kısmının yolları ayrılmış olsa dahi Türkiye’nin güvenliği ve bölgenin yeniden inşası için bu süreçteki sahtekarlıklar gün yüzüne çıkarılmalıdır. 10 yıl boyunca, “zararın neresinden dönülürse kârdır” cümlesini tekraren yazdım. 10 yıl önce Esed’in bu kadar iktidarda kalabileceğini herkes gibi bu satırların yazarı da tahmin etmemişti. Fakat Siyonist hedefler doğrultusunda Türkiye’nin lehine olan Suriye ile bağların koparılmasının, bütün bölge için felaket olacağı gün gibi ortada idi. 2021 itibariyle her ne kadar Şam diyarı harap olmuşsa da bunun inşası, yaraların sarılması için Türkiye ile işbirliği aklın, siyasetin, jeopolitik gerçeklerin öncelikli şartıdır. Kimin daha katil olduğu tartışılırken Suriye’dekileri tekrar gözden geçirelim.

Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya

Marmara Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı

NOT: Bu yazı Prof.Dr.Alaeddin Yalçınkaya’nın özel izni ile yayınlanmıştır.

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ  

Lütfen Paylaş

 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.