height="132" />
KILIÇDAROĞLU ERBAKAN’I ANMA PROGRAMINA KATILDI

KILIÇDAROĞLU ERBAKAN’I ANMA PROGRAMINA KATILDI

ABONE OL
Mar 1, 2021 01:56
KILIÇDAROĞLU ERBAKAN’I ANMA PROGRAMINA KATILDI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Merhum Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı Anma Programına katıldı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu programda yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Sevgili dostlarım, Saadet Partisinin Sayın Genel Başkanı, siyasi partilerimizin değerli Genel Başkanları ve temsilcileri, Sayın Milletvekili arkadaşlarım ve siz değerli konuklar, bizleri izleyen, haber yapan değerli basın emekçilerimiz ve ekranları başında bizi izleyen sevgili kardeşlerim; merhum Necmettin Erbakan’ın aramızdan ayrılışının 10. yıldönümünde onun anısına düzenlenmiş bu toplantıda sizlere hitap etmenin memnuniyetini yaşıyor, herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
‘Yaşanabilir bir Türkiye’ başlığıyla düzenlenen bu buluşmanın ülkemizin barışına ve kardeşliğine önemli katkılar yapacağına yürekten inanıyorum. Toplantının ev sahibi olan Saadet Partisi ailesine şükranlarımı iletiyorum.
Sevgili dostlarım, bir cumhuriyet çocuğu olan Profesör merhum Necmettin Erbakan destekçilerinin ve karşıtlarının da Erbakan hocası olarak yaşamını sürdürdü. Onun hocalığı sadece bir akademik unvan değildi. Onun hocalığı üniversite kürsülerine sıkışmış bir akademisyen, öğrenci ilişkisi de değildi. Onun hocalığı aynı zamanda ömrünü verdiği bir siyasi hareketin siz değerli mensuplarını vatan, millet ve bayrak sevgisiyle bir araya getirmiş milli bir görüşün hocalığıydı. Onun hocalığı Milli Nizam Partisinden Milli Selamet Partisine ve 12 Eylül sonrasında sırasıyla Refah, Fazilet ve Saadet Partisine kadar uzanan bir kararlılığın hocasıydı.
Sevgili dostlarım, yaşanabilir bir Türkiye Nazım Hikmet’in dizelerinde de karşılığını bulmuş ortak özlemimizin bir ifadesidir, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…” Her birimiz bir ağaç gibi tek ve hür olacağız ama bir orman gibi kardeşçe yaşayacağız. Peki bunu nasıl sağlayacağız? Yaşanabilir bir Türkiye yaratabilmenin en önemli şartı şudur, kimseyi kendimize benzetmeye çalışmayacağız. Birilerinin de bizleri kendisine benzetmek istemesine karşı duracağız. Farklı olacağız ancak birlikte olacağız. Tıpkı bir orkestranın aynı ezgide birleşen enstrümanları gibi olacağız. Peki nedir o ezgi? O ezgi; demokratik, laik sosyal bir hukuk devletine bağlılıktır. O ezgi, kuvvetler ayrılığının gerekliliğine inanmaktır. O ezgi; düşünce ve ifade özgürlüğünü, din ve vicdan özgürlüğünü, medya özgürlüğünü, insan haklarını ama, ancak, fakat, lakin ile başlayan bir cümle kurmaksızın kayıtsız şartsız savunmaktır. O ezgi, yatağa tek bir çocuğun dahi aç girmeyeceği bir Türkiye için çalışmaktır. O ezgi, ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini ve neredeyse tüm birikimini birilerine peşkeş çektirmemektir. O ezgi, herkes için ve her alanda haktır, hukuktur, adalettir. O ezgi, herkes için aş, herkes için iş diyerek yola çıkmaktır.
Ben Türkiye’nin ihtiyacı olan ezgiyi bugün bu salonda bir kez daha seslendirmeye başladığımıza inanıyorum. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin tarihi aynı zamanda farklılıkların bir araya gelerek pek çok sorunu çözebilmiş olmamızın tarihidir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kazandığımız milli mücadelemiz birlikte olduğumuzda nereleri başarabileceğimizin de en güzel örneğidir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren ekonomiden milli eğitime, sağlıktan milli güvenliğe kadar her alanda başlatılan kalkınma hamleleriyle çok kısa bir sürede dünyanın saygın devletleri arasına girmemiz birlikteliğimizin sonucudur. Farklılıklarımızla bir araya gelerek ülkemizin pek çok sorununu çözebilmiş olmamızın bir başka örneği de şüphesiz 26 Ocak 1974’te kurulan birinci Ecevit hükümetidir. Yani Cumhuriyet Halk Partisi, Milli Selamet Partisi koalisyonudur. 11 aylık kısa ömrüne rağmen bu koalisyon hükümeti Türkiye ve bölgenin geleceği açısından tarihi adımlar atmayı başarmıştır. Bu başarıların şüphesiz en önemlileri 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve devamıdır. Bu harekat Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin temellerini atmıştır. Ve bugün Mavi Vatan’dan söz ediyorsak bu Ecevit ve Erbakan’ın sayesindedir. Bu koalisyonun Kıbrıs Barış Harekatı ile haşhaş ekiminin serbest bırakılması da dahil tarihi nitelikteki pek çok icraatı kadar önemli bir başka niteliği daha var. Bu nitelik farklı siyasi geleneklere sahip iki siyasi partinin hangi ilkeler çerçevesinde bir araya geleceğini göstermiş olmasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi, Milli Selamet Partisi protokolünün birinci maddesinde koalisyonun amacı şu şekilde ifade edilmiştir. Milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti ilkesine yürekten inanan, hukukun üstünlüğüne, demokratik hak ve hürriyetlere saygılı Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisinin ortak gayesi kanunları herkese eşit olarak uygulayan Atatürk ilkelerine bağlı bir devlet iradesiyle anlayış, kardeşlik ve sosyal adalete dayanan bir toplum düzeninin kurulmasıdır. Ve belki de bu koalisyonun hangi duygularla kurulduğunun en somut ifadesi üçüncü maddesinde yer almaktadır. CHP – MSP koalisyon hükümeti kırgınlık ve acıları gidererek bütün geçmişin bir yana bırakılmasını, karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayanan bir kardeşlik ortamının kurulmasını ilk görev sayar. Değerli büyüklerimizde, siyaset büyüklerimizde burada, onlarda bu koalisyonun tanıkları oldular.
Bugün de ihtiyacımız olan budur. Tüm kırgınlıkları ve acıları gidermeliyiz. Bütün bir geçmişi bir yana bırakarak helalleşmeliyiz. Karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayanan bir kardeşlik ortamını oluşturmalıyız. Ancak bunları başarabildiğimiz zaman yaşanabilir bir Türkiye’yi kurabiliriz. Biz dostlarımızla birlikte yaşanabilir bir Türkiye’yi kuracağımıza inanıyoruz. Ama bugün dostlarımızın arasında saymadıklarımızı da düşmanlarımız olarak görmüyoruz. Bir kez daha vurgulamak isterim, dostlarımız vardır ancak düşman olarak gördüklerimiz yoktur. Yunus Emre’nin dediği gibi ‘Düşmanımız kindir bizim, biz kimseye kin tutmayız. Kamu alem birdir bize’. Erbakan Hocadan da öğrendiğimiz budur. Lideri olduğu siyasi partiler kapatıldığında ve siyasi yasaklı duruma düştüğünde dahi cumhuriyete olan bağlılığından geri adım atmamıştır. Ülkeyi kutuplaştırmamış, kendisi üzerinden ülkeyi kutuplaştırmaya çalışan kimi vesayet kurumlarına karşı dahi hukuk içinde mücadele yürütmüştür. Kendisi gibi düşünmeyene karşı her zaman saygılı olmuştur. Ancak haksızlık karşısında da asla susmamıştır.
Sevgili dostlarım, ülkemizin içinde bulunduğu temel sorunların çözümünün ekonomik buhrandan çıkabilmemizin bir tek yolu vardır, daha fazla demokrasi. TBMM’nin güçlendirilmiş parlamenter sistemle yeniden hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu temel ilkesine uygun hale getirilmesinin, herkesin düşüncelerini özgürce ifade edebilmesinin, din ve vicdan özgürlüğünün önündeki bütün engellerin kaldırılmasının, kimsenin ötekileştirilmediği, kimsenin dışlanmadığı bir ülke olabilmemizin, bağımsız ve barışçı bir dış politika uygulayabilmemizin, kamu istihdamında liyakatin esas olmasının işçimizin ve çiftçimizin hakkını, alın terini kurumadan alabilmesinin, esnafımızın gününü bereketle geçirmesinin, sanayicimizin, küçük ve orta boy işletmelerimizin gelecek endişesi taşımadan üretebilmesinin, kamu bütçesinin denetlenebilir ve şeffaf bir şekilde tüm vatandaşlarımızın refahı doğrultusunda kullanılabilmesinin, terörün kalıcı olarak gündemden çıkarılmasının yegane yolu daha fazla demokrasidir. Tıpkı bu salonda olduğu gibi farklılıklarımızı birer zenginlik olduğu bilinciyle istişare ederek, aklımızı kullanarak hakkın galip gelmesini, batılın zail olmasını sağlayabiliriz.
Sevgili dostlarım, içinden geçtiğimiz pandemi süreci uluslararası düzeyde yeni bir sosyal devlet ihtiyacının şart olduğunu önümüze koymuştur. Yeni bir sosyal devleti ancak uluslararası dayanışmayla sağlayabiliriz. Sevgili peygamberimiz komşusu açken tok yatan bizden değildir diye buyurur. Bu hadis sadece komşularımızla kurmamız gereken beşeri ilişkiyi değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin olması gereken düzeyini de belirler. Egemen güçlerin zenginliklerinden fedakarlık yapmaları bir zorunluluktur. Üçüncü dünya ülkelerinin sömürülmesi yoluyla sağlanan bu zenginlik helal bir zenginlik değildir. Egemen güçlere geri adım attıracak ülke tarihi boyunca mazlum milletlere timsal olan Türkiye Cumhuriyetidir. D-8’in kuruluş felsefesi de bu doğrultudadır. İnanıyorum ki, daha fazla demokrasi hedefiyle sağladığımız birlik ve beraberliğimiz tüm dünyaya örnek olacaktır. Dünyevi hırslarımızdan arınarak çatışmayı, kutuplaştırıcı dili, sadece ben diyen anlayışı ülkemizin gündeminden söküp atacağız kimsenin şüphesi olmasın, kimse umutsuzluğa kapılmasın.
Sevgili dostlarım, merhum Erbakan’ın bir cumhuriyet evladı olduğunu söylemiştim. Erbakan Hoca doğum tarihiyle de bir cumhuriyet çocuğudur. 29 Ekim 1926 doğumludur merhum Erbakan hocamız. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olduğu cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız 29 Ekim 1923’te Erbakan Hocanın da 97. yaşını kutlayacağız. İnanıyorum ki, 29 Ekim 2023’te cumhuriyetin 100. yaşını Atatürk cumhuriyetini demokrasiyle taçlandırmış olarak kutlayacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle bürokratken benim de başbakanlığımı yapan Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ı rahmetle anıyorum. Barış ve diyalog kapısını açık tutan, çatışmadan değil birlikten yana olanlara yürekten teşekkür ediyorum.
Hepinize en içten selamlar, saygılar sunuyorum.”

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.