Yakın tarihte; TV kanallarının sıradanlaşmadığı yıllarda, kulağımıza gelen şu melodi bizleri bir nebze de olsun gülümsetebiliyordu.
“Aç gözünü seyret tekrarı yok bunun, İşimiz muhabbet efkârı yok bunun. Arada bir dilimiz sürçerse af ola, Tutmasını biliriz de kemiği yok bunun. Olacak olacak olacak o kadar. Olacak olacak olacak o kadar.
Niyetimiz kimseyi kırmak değildir. Şuradakini buraya koymak değildir. Arada bir zülf-i yâre dokunduk, Tam yerine rast geldi. Manzara koyduk. Olacak olacak olacak o kadar. Olacak olacak olacak o kadar.”
Levent Kırca’dan bahsediyorum tabi ki.
Beleş Mehmet’in şahitliği, Bayram sarhoşu tiplemesini ve trafik polisi ile olan muhabbetini, şimdi bile seyrettiğinizde gülmemek elde değil.
Gülmek için çok fazla çaba sarf etmeye gerek yoktu..
Skeçlerinde hepimiz aynıyız, niye bölünüyoruz ki, siyasilerin şaşaalı yaşamlarına inat bizler bir olalım diyordu.
İşsizliğe, fakirliğe, hak yemeye, kötü eğitim sistemlerine bakış açısıyla tüm toplumu düşünmeye iten bir sanat yapısı vardı.
Belki şu an yaşamış olsa, inanın EBA sistemini, korona günlerinde insanımızın vurdum duymaz tavırlarını, maske takmayı öğrenemeyen/öğrenmeyen alıkları, virüs bulaşıkken dışarı çıkmaması gereken ancak elini kolunu sallaya sallaya gezen düşüncesizleri, doların ve dövizin önlenmez çıkışını, tarım ürünlerinde engellenemeyen fiyat dalgalanmalarını farklı bir mizah anlayışıyla gündeme getirirdi.
Bilgisayarı, tableti olmadığı için dersine giremeyen üniversitelinin ebelendiği, sobelendiği sistemi bir güzel sorgulardı.
Örneğin; her gün 50 liralık LPG ile depomu dolduruyorum, enflasyon bana ne diyen vatandaşı, bir evlilik yapmışsan, ikinci de cepte olsun, ortaya düşme diyen sözde okumuşları gündeme getirmekten korkmazdı. Hatta mehter marşıyla güne uyanan insanımızı, Bodrum’un orta koyunda ve ulu orta yerinde düdük çalan erkek müsvettelerine yeterince tepki vermemekle suçlardı.
Sahte içkiyle her gün yaşamını yitiren kişilere, Etil ve metil alkol ayrımını öğrenerek Hayat Kimyası dersinden 100 aldırır ve hayatta kalma madalyası verirdi.
İnfaz koruma memuru, polis ve astsubay olmak için 4 yıllık fakülte mezunu olmanın bile yeterli olmadığı sistemi bir güzel sorgulardı.
Diplomalı işsizlerle ilgili ne skeçler yazardı düşünemiyorum.
Artık koğuşlarda, Akışkanlar mekaniği, Differansiyel denklemler bilen infaz koruma memurlarımız vardı.
Ne kadar mutlu olsak azdı.
Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 7 bin 229 lira olduğu bir enflasyonda, asgari ücretle geçimini sağlayanlara, “geçimini sağlama üstün madalyasını” teklif ederdi.
Her köye bir üniversite kampanyası başlatır, üniversiteli olmayan kalmasın diye muhtarlara engin bir yetki verirdi.
Öz annesinin sevgilisi tarafından cinsel istismara uğrayan yavrucuğun kalp krizi sonrası ölümünde batsın bu dünya derdi.
TV kanallarında gördüğümüz kimin eli kimin cebinde hikayelerini kitap okumayan, akıllı cihaz bağımlısı gençlerle eleştirir, doğumhaneden yeni çıkan bebeğin eline marka telefon tutuştururdu.
Zenginin daha çok zengin, fakirin daha çok fakir olduğu sistemde daha da uçlaşır, sinirlenir ve son yıllarında olduğu gibi güldürmekten daha çok ağlatırdı sanırım.
Büyük ustayla dünyaya birçok konuda ayrı bakış açısında olsam da, Türk mizah dünyası için yeri doldurulamayacak bir sanatçı olduğunu düşünüyorum.
Olacak, olacak, olacak o kadar.
Rahmetle anıyoruz.
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
GENEL
12 gün önceGÜNDEM
27 gün önceGÜNDEM
29 gün önceELAZIĞ
31 Ekim 2024ULUSAL
31 Ekim 2024GÜNDEM
31 Ekim 2024ELAZIĞ
31 Ekim 2024