Evet, bu gün “Türk Dil Bayramı”… 1932 yılında ilk Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül ülkemizde “Türk Dil Bayramı” olarak kabul edilmiş.
Güzel dilimiz, Türkçemiz… Asırlar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış topraklarımızda milli kültür ve kimliğimizin oluşmasına vesile olan en önemli değerlerimizden biri…
Hâlâ farkında olmasak ta sahip olduğu kelime dağarcığının yanı sıra, atasözlerimiz, deyimlerimiz ve dil sanatlarımızla Dünya’nın sayılı dilleri arasında yer alan Türkçemiz gerçekten bizlere kalan en büyük miraslardan biri… Fakat biz bunun farkında değiliz. Türkçemiz özensiz ve yanlış kullanımı ile giderek kirleniyor, zayıflıyor hatta çöküyor. Ve biz bunun için elimizden gelen gayreti maalesef sarf etmeye devam ediyoruz.
Bizler, yaşantımızın her alanına yayılan bozulmaları ve yabancılaşmayı dilimize de yansıtmadık mı?
Sözlü ve yazılı kullanımda dilimizi yanlış ve özensiz kullanmadık mı?
Osmanlıcadan gelen sözcükleri yanlış telaffuz ederken doğrusunu araştırdık mı?
Dilimize argo kelimeler ekleyip birde bunu genel kültür yarışmalarında, bulmacalarda soru olarak sormadık mı?
Daha Türkçeyi öğrenmemiş ilköğretim öğrencilerine yabancı dil dersleri konulmadı mı?
İşyerlerimizin tabelalarını yabancılaştırmadık mı?
Kendi sözcüklerimizi acımasızca dışlayarak, anlamını dahi bilmediğimiz yabancı sözcüklere merak salmadık mı?
Yıldız yerine star, bölüm yerine departman, sevimsiz yerine antipatik, yenilemek yerine revize etmek, özgeçmiş yerine cv, kontrol yerine çek etmek diyerek kültürlü kişi olmadık mı?
Dilimizi yazıya dökerken anlamsız kısaltmalar yapmadık mı?
Yabancı dil öğretimi ile yabancı dilde eğitimi birbirine karıştırarak yabancı dil ile eğitim veren üniversitelere merak salmadık mı?
YÖK’ün bir zamanki başkanından “Türkçe bilim dili olamaz” şeklinde küçümseyici sözler işitmedik mi?
Entel, dantel bir kısım zatların kendi vatanına yabancılaşmayı evrensellik sandığını görmedik mi?
Doğru konuşma, doğru yazma, duygu ve düşüncelerimizi pürüzsüz anlatma becerisi kazanmaya çalıştık mı?
Gençlerimizi düşünen, eleştiren ve düşüncelerini düzgün ifade edebilen bireyler olarak yetiştirebildik mi?
İşimiz, gücümüz yabancı hayranlığı, yabancı görgüsüzlüğü… Güzelim dilimizdeki nezaketi, zarafeti bile göremeden başka dillere heves etmedik mi? Bunu yaparken de çok iyi bir şey yaptığımızı zannetmedik mi?
Şuursuzca ana dilimizin Türkçe, anavatanımızın Türkiye olduğunu unutmadık mı?
Yabancı dil ne kadar önemli olursa olsun, insanın ana dilinin daha da önemli olduğunu unutmadık mı?
Hem kendilerini çok iyi yetiştirip eksik yanlarını gideren, hem de öğrencileri iyi eğitmek için çaba gösteren öğretmenler yetiştirdik mi?
Yabancı ülkeler kendi ana dillerini korumak için tasarılar hazırlarken bu akılcı uygulamanın sebebini düşündük mü?
Ülkemizde nitelikli insan yetiştirmek istiyorsak, başkalarının diliyle değil, kendi dilimizle, kendi kültürümüzle yetiştirmekle olacağını unutmadık mı?
Evet, biz bunların hepsini yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Biz kendimiz dilimize bile sahip çıkamadık çıkamıyoruz.
Ey güzel Türkçemiz, biz sana neler yapmışız ve hâlâ yapmaya devam ediyoruz. Bunca eziyete rağmen hala dimdik ayakta olman o çok modern görülen dünya dillerinin arasında, hatta üzerinde olduğunun kanıtıdır.
Ne mutlu ana diline, ana benliğine sahip çıkanlara… Ne mutlu Türkçem var diyenlere…
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
GÜNDEM
14 gün önceGENEL
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024ELAZIĞ
21 Kasım 2024ULUSAL
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024