0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bediüzaman hazretlerini özlemek güzel. Çağın hastalıkla uğraştığı bu dönemlerde onun sabır  adına söylediği sözlerden istifade etme cihetiyle, Yirmi beş devanın ilk beş devasından süzülen damlaları sizlerle naçizane paylaşmak istedim.:

Hastalara teselli tarzında melhem olacak ışık hüzmelerine değinmekte yarar var. Devalar ve hikmetler kurma nazarında zuhur eden hoş bir sedadan ibaret, insanlara şifa hükmünde reçeteler sağlayan bir sabır tavsiyesidir bu sözler.

Birinci devada; ömrün sermayesinden giden zamanın meyvesi bulunmadığında helak olunacağını bildiren üstad musibet zamanının uzun olduğunu, safa ve rahatlama suresinin çok kısa olduğunu bildirmiştir. “Musibet zamanı çok uzundur, safa zamanı pek kısa oluyor.”darb’ı meseli, yani atasözü ile musibetlerin ömrü uzatacağını bildirmiştir.

İkinci devada; şükrün önemine değinmiş, ömrün dakikalarının her birinin birer saat ibadet hükmünde olduğunu ve bunun ancak sabır ile olacağını bildirmektedir. Ey sabırsız hasta, o zaman sabret, saniyelerin dakikalarınla zikredecektir. İbadetin özellikle iki kısmına dikkat çekmekte, bu ibadetlerin birincisinin namaz, niyaz gibi malum ibadetler,  diğerinin hastalıklı kişinin ömrünü sabırla parlatması ile oluşan ve ömrüne ömür katan şükürdür. O zaman Ey hasta!! hastalığına bol bol teşekkür et. Sabrınla selamete ulaşacaksın. 

Üçüncü devada; insanların bu dünyada zevk ve sefalarının kölesi olmaması gerektiği, gençlerin kalplerinde Allah sevgisini diri tutarak genç kalmalarını sağlayacağı ömür sermayesinin kıymetle daim olacağını bildirmektedir. Hastalığın olmadığı yerde dünya sevgisinin artacağı ve ahireti büsbütün unutturacağını hatırlatmıştır. İnsana: Ey İnsan başıboş değilsin, kabre gideceğini hatırlayarak yaratanı düşün ve ona göre hazırlığını yap” diyerek ömür sermayesinde hazırlığın önemine değinmiştir.

Dördüncü devada; İnsanın sahip olduğu tüm organ, organizmanın yaradan tarafından insana verilmiş en büyük hediye olduğu, onların satın alınan ve sonradan kazanılan bir varlık olmadığını bildirmiştir.  İnsana verilen bu süsler, bu nimetler karşısında pazarlık yapılabilir mi? Beni güzelleştiren bu örtü üzerinde tasarruf yapamazsın denilir mi? Tasarruf yapan da, o cismani kıyafet üzerinde oynamalar yapan da Yüce Yaradandır. Onun verdiği hediyeler üzerinde yapılacak en güzel şey sabırdır. Veren de o, alan da o. Göz, Kulak, Akıl ve Kalp ile giyilmiş cisim gömleğinin,  Allah’ın güzel isimleriyle şifa bulmasını sağlayan, açlıkla, Rezzak yani rızk vereni tanımak, Şafi (Şifa veren) cihetiyle Şafi ismine muktedir olmak yine Yüce Yaradan’ın hikmetlerindendir.  Elemler ve musibetlerin sabır perdesinin arkasında çok önemli hediyelerin olduğu muhakkaktır.

Beşinci devada; Hastalığın bazıları için Allah’ın Hediyesi ve ikramıdır der ve nice gençler vardır ki hastalıklarının musibetle dua talebinde bulunduklarını bildirir. Hastalığın seni uyandırana kadar sabra çalış, hastalık vazifesi bittikten sonra Yüce yaradan sana şifa verecektir. Hastalığından dolayı sana acıma hissiyatım yok. Çünkü bu hastalığın kendisinin sana dua mahiyetinde olduğunu biliyorum diyerek, dinç ve diri kalmanın sabır hüzmelerinden içilen bir abı hayat olduğunu söylemiştir. Hastalık sonrası tüketilemeyen bazı nebatatlar olsa da, o nebatatlar dışında tüketilecek diğer meyveler ve nimetler olduğunu bilerek şükretmeli ve onların birer sabır vesilesi olduğunu unutmamalıdır. Çünkü onların çok daha güzeli sabrın sonunda varılacak uzak yolculuklarda, akıl edersen şükür nimetinde bulunmaktadır.  Sıhhatin bazen bela olduğunu, sıhhatte olan insanın Allah’ı unutacağı, gaflete düşeceği ve namazı terk ederek, kabri düşünmekten gafil olacağı bildirilmektedir. İşte o zaman sıhhatli olmak mı, yoksa bedenen hasta olmak mı daha hayırlıdır. Bir düşünelim.  Hastalık illetinde olan kişinin kabrin arkasında olan uhrevi yani ahirete dair işaretleri görebileceği ve ona göre daha hazırlıklı olacağını söylemektedir.  Demek ki kal gözü açık olan bu kişi için, Hastalık bir sıhhattir. Bazıları içinde sıhhat bir hastalıktır.

Bediüzzaman tercihi size sunuyor.

Sağlıcakla kalın.

Prof.Dr.İNANÇ ÖZGEN

Fırat Üniversitesi

Biyomühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ