ERTUĞRUL YILDIRIM

ERTUĞRUL YILDIRIM

01 Mart 2021 Pazartesi

KARABAĞDA İRAN VE İSRAİL DURUŞU

KARABAĞDA İRAN VE İSRAİL DURUŞU
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rusya ve İran’ın Ortadoğu kavşağında artan etkisinden İsrail’in duyduğu rahatsızlık neticesinde İsrail tarihten gelen yakın dostluk ilişkileri çerçevesinde Azerbaycan ile yakın ilişki kurmaya özen göstermiştir. Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk devlet olma statüsünde olan İsrail Dağlık Karabağ stratejisinde Ermenistan’ın açık veya kapalı olarak yanında duran İran ve Rusya’nın karşısında Azerbaycan’ın yanında durmuştur. Hocalı katliamında Rusya’nın milyarlarca dolar değerinde füze ve silahı Ermenistan tarafına yığınak yaptırarak bu katliamın bir nevi olmuştu. Orta Asya Enerji hattında duran Azerbaycan’ın İsrail ile olan ilişkileri sadece İran karşıtlığından kaynaklanmamaktadır.

Uzun yıllardır Azerbaycan’da yaşayan Yahudi toplulukları Azerbaycan’da bağımsızlık öncesi ne de bağımsızlık sonrası dönemde antisemitik yaklaşımlarla karşılaşmamış barış ve huzur içerisinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. İsrail’i temelden gelen medya ve iletişim tecrübelerini Azerbaycan medyası ve siyasetinde etkin kullanan Yahudi toplumu, Azerbaycan halkı tarafından bu milliyetçi yaklaşımları ile takdir kazanmışlardır. Azerbaycan’ın enerji konusunda ki avantajlardan yararlanmak isteyen İsrail petrol ve savunma sanayiinde işbirliğine gitmektedir. Ermeni lobisinin ABD’de etkin siyaset gütmesi ABD’nin Azerbaycan’a karşı savunma sanayiinde mesafeli durmasına neden olmuş bu durum İsrail’in ABD siyaseti dışında çokta görülmeyen bir şekilde Azerbaycan’a destek vermiştir.

İran ise Ermenistan-Azerbaycan arasında ki son Karabağ savaşında Azerbaycan’ı destekleten içindeki Azeri nüfusuna baskılar uygulamış, gösterileri engellemeye çalışmış açık açık olmasa da Ermenistan tezlerini desteklemekten geri kalmamıştır. Mezhep açısından Azerbaycan ile aynı paralelde olan İran’ın bu tutumu dindar Azerbaycanlılar tarafından tepki toplamıştır. Rusya ile dış politikada Suriye politikasından başlamak üzere aynı paralelde politika yapan İran’ın son dönemdeki tutumu Azerbaycan siyaseti açısından hayal kırıklığı olarak değerlendirilmiştir.

Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının İran’daki Türk milliyetçiliğinin kitleselleşmesini derinleştireceğini farz eden İran, bu denklemde Türkiye’nin etkin politika yürütmesinden de endişe duyuyor. İran-Türkiye-İsrail-Azerbaycan-Rusya-Suriye denkleminde buzdağının görünen yüzünden çok daha fazlasının olduğu mutlak bir gerçektir.

Son tahlilde Türkiye’nin bölücü örgüte karşı Irak’ta yürüttüğü meşru sınır ötesi harekata karşı İran’ın muhalif tutumu, Türkiye’nin istikrarı için dostane bir tavır olmadığı, Karabağ’da etkin siyaset yürüten Türkiye’ye karşı rövanş alma niyetiyle olabileceği de ihtimal dahilindedir.

Sağlıcakla kalın.

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ

Devamını Oku

BAHAR VAKTİ

BAHAR VAKTİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

BAHAR VAKTİ

Güzel vuslatın habercisi

Canı cana bağlayan çiçekler efendisi

Baharım.

Her ne zaman toprağa değer ayaklarım.

Nevruz çiçeklerini koklarım sen adına

Sen!

Ne çok imrenmiştim toprağı yeşertmene

Ne çok ıslatmak istemiştim sen ile toprağı

Sevgilim, Baharım

**********

Elimde çiçeklerin.

Değmesin soğuk, incitmesin seni.

Ben yanarım!

Baharım.

Yeter ki yalancı bahar olma.

Vatanım, Memleketim gibi kok.

Çekeyim kokunu bayrak gibi nefesime.

Ahidim, Canım, Şehidim, Vuslatım.

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ

Devamını Oku

BOYKOT!!!

BOYKOT!!!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinde son dönemde yaşanan gerginliğin arkasında Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, 2018-20 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğunda öldürülmesi yatıyor.

Türkiye Kaşıkçı’nın ölümünün aydınlatılması ve Riyad üzerinde baskının artırılması için uluslararası çapta kampanya yürütmüştü.

Cinayete ilişkin soruşturma yürüten Suudi savcı, Kaşıkçı’nın bedeninin parçalara ayrılarak konsolosluk binasından çıkarıldığını açıklamıştı. Riyad’ın yürüttüğü soruşturmada Suudi Arabistan’ın Veliat Prensi Muhammed bin Selman aklanırken, yaklaşık yirmi kişinin yargılandığı davada beş kişi hakkında idam cezası istenmişti. Amerikan basını, CIA’nın cinayet emrini büyük ihtimalle Veliaht Prens tarafından verildiği tespitinde bulunduğunu bildirmişti.

Suudi Arabistan ve Türkiye ilişkilerinde bir diğer anlaşmazlığın kaynağını, Ankara’nın Müslüman Kardeşlere verdiği destek oluşturuyor. Suudi Arabistan, Mısır’da Mübarek sonrası dönemde iktidara gelen ve ordu darbesi ile devrilen Müslüman Kardeşleri varlığına tehdit olarak görüyor.
Suudi devleti boykotu resmi olarak ilan etmemişken, Suudi kamuoyunda boykot hareketi sosyal medya eşliğinde dalga dalga yayılıyor. Riyad’ın Türkiye ve Türk mallarına yönelik boykotuna Arap dünyasını da katmaya çalıştığı değerlendirmeleri öne çıkıyor.

Suudi Arabistan Ticaret Odaları Başkanı Aclan Al Aclan, ekim başında yaptığı boykot çağrısını tekrarlarken, Suudi ülkede bulunan Türk şirketlerini boykot etmelerini istedi.
Sosyal medyadaki paylaşımlarda sanki Mısır da bu işin içine girmiş gibi görünüyor. Mısır da henüz böyle bir ambargo resmi olarak ya da gayrı resmi olarak uygulama durumu yok. Rabia olaylarından sonra Mısır’daki askeri darbenin hemen ardından Müslüman Kardeşler’e yönelik imha operasyonunun ardından Türkiye ile ilişkiler gerilmişti. O dönemde de gündeme geldi aslında. Boykot uygulasak mı şeklinde. Fakat ekonomik olarak bunun çok fazla getirisinin olmayacağı, Mısır ekonomisinin zarar göreceği düşünüldü ki Mısır en çok Türkiye’den ev aletleri ithal ediyordu o dönemde. Türkiye’den hem belli bir kalitede hem de belli bir ucuzlukta alıyordu. Diyelim ki Avrupa Birliği’nden ithal ettiğinin dörtte bir fiyatına ama kalite olarak o kaliteye yakın ya da yarı kalitede bir ürün ithal ediyordu. Türkiye’den başka bir ülkeden ithalat yapmanın aslında çok da anlamlı olmadığını söyleyerek vazgeçmişlerdi o dönemde. O yüzden Suudi Arabistan’ın söylediği propaganda düzeyinde kalıyor.”

Türkiye Cumhuriyeti devleti birçok buhranı,felaketi ve acıları yaşamış milleti ile birlikte her zaman üstesinden gelmistir… Dış ilişkilerde herhangi bir ülkenin boykotu ambargosu veya siyasal baskısı tarihimizde hep varolmuştur. Çünkü emreyal güçler, bizim Türk olduğumuzu biliyorlar. Ve bu anlamda da  tam bağımsızlık gerekiyor. Arap dediğiniz üretimi olmayan, üretemeyen ve neredeyse nefes alıp vermesi dahi Avrupa’ya bağlı olan, ve yine Avrupa’dan 2. Sınıf insan muamelesi gören,dikta ile yönetilen ülkelerden boykot-ambargo yemek kabul edilebilir bir durum değil. Atatürk’ün de benimsediği ve bizimde ilkemiz olan tam bağımsızlık  bir milletin, varlığını sürdürmesinin temel koşullarındandır. Yalnız varlığını sürdürmesi değil, kendisini gerçekleştirmesi, yani sahip olduğu nitelik ve yetenekleri sonuna kadar değerlendirmesi, o milletin bağımsız olmasına bağlıdır.

18 Ekim Azerbaycan bağımsızlık günü kutlu olsun.

Saygılarımla…

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ

Devamını Oku

DOĞU TÜRKİSTAN SOYKIRIMI

DOĞU TÜRKİSTAN SOYKIRIMI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Doğu Türkistan, yer altı-yer üstü zenginlikleri, stratejik ve politik önemi, ekonomik yapısı gibi nedenlerden dolayı 71 yıldır işgal altında tutulmaktadır. İslam inancına sahip olan Uygur Türklerini, hem milli hem de dini anlamda tehlike gören Çin devleti bu nedenle işgalin ilk gününden beri Uygur halkını dini ve milli bağlarından koparmaya çalışıyor.

Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türkleri dini inançlarını yaşamak için neredeyse işgalci Çin yönetiminden izin almaları gereken bir duruma geldiler.
Dün yaptığı zulümlere bugün yenilerini ekleyen işgalci Çin, tesettürlü Uygur kadınlarını okullara, hastanelere, devlet dairelerine, çalışma kurumlarına almıyor; camilerin etrafını askerlerle çevirerek psikolojik baskı oluşturuyor; düzenli namaz kılan ya da camiye giden Uygurları gözaltına alarak hapse atıyor.

Doğu Türkistan’ı Çinlileştirmek isteyen işgalci güçler, halkın önemli isimlerini, kahramanlarını, din bilginlerini ve önderlerini farklı zamanlarda düzenlediği suikastla şehit ederek, bağımsızlık bilinciyle mücadele eden Uygurların özgürlük ruhunu da öldürmeye çalışıyor.

Doğu Türkistan’da yaşayan tüm Uygurlar artık polisin gözünde potansiyel bir terörist konumunda bulunuyor.




Uluslararası arenada aldığı tüm tepkilere rağmen, baskı ve şiddete dayalı Doğu Türkistan politikasından bir türlü vazgeçmeyen Çin, bölgeden dışarıya haber ve görüntü sızmasını da engelliyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 2013’te yayımlanan rapora göre, Çin’in bölgede yaygın bir ayrımcılık, dini faaliyetlere yönelik baskı ve artan bir kültürel ve etnik sindirme politikası uyguladığı ifade edilmiştir. Ancak Çin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK) konumu, uluslararası politikadaki ekonomik ve siyasi gücü bu bölgede yaşanan zulümlerin görmezlikten gelinmesine sebep olmaktadır. Bu yaşanan zulümlerin bitirilmesi başta uluslararası örgütler olmak üzere uluslararası toplumun tamamının asli görevidir. Türkiye tarafından birçok uluslararası mecrada konu gündeme getirilmeye çalışılsa da bu çabalar yeterli olamamıştır. Bu bağlamda başta İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) olmak üzere bütün İslam dünyası üzerine düşen görevi biran önce hatırlamalı ve yerine getirmelidir, aksi takdirde sahipsiz görülen Doğu Türkistan’lı soydaş ve dindaşlarımızın yaşadığı zulüm artarak devam edecektir, bölgedeki son Müslüman Türk ölene kadar…

Birleşmiş Milletler’e (BM) göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur Türkü Çin’in ‘eğitim merkezi’ olarak dünyaya lanse ettiği toplama kamplarında tutuluyor.
Bu soykırım ve Çin işkencesi ne zaman son bulacak bilinmiyor. Çünkü sağlıklı bir bilgi veya Çin yönetiminden net bir cevap almak imkansız ve yasak… Son olarak soydaşlarımız tarihte eşine az rastlanır bir şekilde dayanılmaz işkenceler, zulümlere boyun eğdirilip asimile ediliyor!!!!

Saygılarımla….

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ

Devamını Oku

KARABAĞ ONURUMUZ KARABAĞ BAYRAĞIMIZDIR

KARABAĞ ONURUMUZ KARABAĞ BAYRAĞIMIZDIR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ermenistan Fransa’nın ve Rusya’nın gazına gelerek Azerbaycan’a saldırması sonrası başlayan çatışmada, hazırlıklı olan Azerbaycan, 29 yıllık kayıplarını telafi ederek ilerliyor.Sovyetlerin dağılmasından sonra Karabağ’ı ele geçiren Ermeniler ayrıca çevredeki 6 Azeri kasabasını işgal etmişti ve süreci hepimiz biliyoruz..
Hocalı Soykırımı!..

Tarih 25-26 Şubat 1992…

Geceyarısı, bölgedeki Ermeni 366’ncı Alayı’nın desteği ile Hocalı’nın tüm giriş çıkışları kapatıldı.. Ardından Ermeni ordusunun askerleri ile Hocalı’da yüzyıllardır Azeri nüfus ile birlikte yaşayan Ermeniler, silahsız, masum insanların üzerine saldırdılar…83’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’ten fazlası yaşlı olmak üzere 613 insan katledilmiş, toplam 487 kişi ağır yaralanmıştı. Bin 275 kişi rehin alınmıştı, 150 kişi ise kayıptı!..

Ve bugünlerde Ermeniler, dışarıdan parayla getirttikleri PKK’lı teröristleri de Azerbaycan’a saldırtıyor ama ne yapsalar nafile…üst düzey ermeni subaylar öldürüldü Yıllardır Türk subayları tarafından eğitilen Azerbaycan Ordusu iyi savaşıyor, vatan topraklarını fedakârca savunuyor.Her ne olursa olsun Türkiye’nin her ahval ve şerait altında dahi Azerbaycan’ın yanında olacağını, her türlü desteği vereceğini tüm taraflarca gayet iyi biliniyor!.

Ve ulu önderimiz Atatürk’ün Resulzade’ye hitaben gönderdiği mesajını tekrar hatırlayalım, “Mehemmed Emin Bey, men dünyaya senden üç sene erken göz açmışam. Ancag bütün Türk aleminde Türkün istiglal bayrağını sen galdırmışsan ve bayrag enmesin deye, men senin elinden alıb Türkiye üzerinde dalğalandırmışam. Enmez demişsen bu bayrag, enmeyecektir. Mustafa Kemal Atatürk” .

Oğuz Kağan’ın yazlık olarak kullandığı Karabağ, bugün sadece Türk Dünyası’nın gırtlağı değil, dünyanın geleceğini belirleyecek olan hâkimiyet savaşında emperyalist ABD, Çin ve Rusya arasında stratejik bir savaş alanıdır bunuda hiçbir zaman unutmamız gerekiyor. Hiç bir güç türkü vatanında esir edemez..
İKİ DEVLET TEK MİLLETİZ…

Saygılarımla…

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.