Geçtiğimiz günlerde AK Parti Elazığ Milletvekili Ejder Açıkkapı’nın açıklamalarıyla gündeme gelen 2025-2026 dönemi TMO hububat alım fiyatları, üretici camiasında hem umut hem de endişe uyandırdı. Açıkkapı’nın açıkladığı TMO’nun 2025-2026 hububat alım fiyatları, ilk bakışta kulağa hoş gelebilir.
Rakamlar yüksek, vaatler iddialı. Ama tarla tozunun içine girmeden, sadece kürsüden konuşarak çiftçinin gerçek derdini anlamak mümkün değil. Kulağa hoş gelen rakamlar, tarlada nasır tutan ellerin derdine derman olur mu, hep birlikte bakalım.
1.grup makarnalık ve ekmeklik buğday için 13.750 TL, arpa için 11.100 TL gibi ton başı fiyatlar açıklandı. Üzerine Tarım ve Orman Bakanlığı’nın vereceği prim destekleriyle buğdayda 16.020 TL, arpada 13.520 TL üreticinin eline geçecek deniyor. Kulağa “enflasyonist ortamda makul” gibi geliyor. Fakat sorun şu ki bu fiyatlar çiftçinin artan maliyetlerini gerçekten karşılıyor mu?
2024 yılında gübreye gelen %60’ın üzerindeki zam, mazot fiyatlarındaki sert artış ve işçilik maliyetlerinin tırmanışı üreticinin belini bükmüşken, bu fiyatların yeterli olduğunu iddia etmek, en iyi ihtimalle şehirde masa başından tarım yönetmeye çalışanların hayali olabilir. Bugün birçok çiftçi zaten ton başına maliyetin 13.000 TL’yi geçtiğini söylüyor. Desteklerle ulaşılan “kazanç” rakamı, aslında zararın makyajlanmış halinden ibaret.
Öte yandan, Elazığ ve Tunceli’deki alım noktalarının hazır olması sevindirici bir gelişme gibi sunuluyor. Evet, çiftçi ürününü nereye vereceğini kara kara düşünmeyecek belki, ama o ürün oraya nasıl ulaşacak? Nakliye hâlâ çiftçinin sırtında ve bu konuda hiçbir destek açıklanmış değil. Yani taşıma suyla değirmen döndürmeye devam.
Ayrıca, açıklamalar yalnızca 1. grup ürünlerle sınırlı tutulmuş. Gerçek şu ki, kuraklıkla, doluyla, ani sıcaklık dalgalarıyla boğuşan çiftçinin büyük bölümü 2. ya da 3. kalite ürün çıkarıyor. O ürünler için belirlenen düşük fiyatlar ise hâlâ sis perdesi ardında. Gerçeği konuşmak gerekiyorsa, çiftçinin çoğu o açıklanan yüksek rakamları yalnızca gazetede görecek. TMO, üreticiye rüya satıyor, ama sabah olduğunda çiftçi her zamanki gibi zararla baş başa.
Bir de ödeme meselesi var. Geçmiş yıllarda TMO’nun 45 günü bulan ödeme gecikmeleri hâlâ hafızalarda. Bu yıl da aynı gevşeklik yaşanırsa, çiftçi ya tüccarın insafına kalacak ya da ürününü zararına elden çıkaracak. Devletin kurumu, tüccardan yavaş hareket ediyorsa, bu çiftçiye ihanettir.
Sayın Açıkkapı’nın açıklamaları niyet olarak olumlu olabilir. Ama tarım politikası niyetle değil, icraatla ölçülür. Çiftçiye umut veren değil, hakkını zamanında teslim eden bir sistem lazım. TMO, artık güven veren bir kurum olmak istiyorsa, sadece fiyat açıklamakla değil, sahada varlık göstermekle, şeffaf olmakla ve taahhütlerini harfiyen yerine getirmekle bunu kanıtlamalı.
Çiftçi kuruş hesabı yapmıyor; emeğinin değerini arıyor. O alın teri bu ülkede birilerinin makam koltuklarından daha değerlidir. Ama bu değer her yıl olduğu gibi yine görmezden geliniyorsa, biz de bu köşede hatırlatmaya devam ederiz.
Göz boyamakla tarım kalkınmaz. Gerçekler tarlada başlar, Ankara’da değil.
Saygılarımla…