Her yıl Mayıs ayında kutlanan Müzeler Haftası, bir şehre sadece sergileme alanlarıyla değil, kimlik kazandıran, geçmişi geleceğe bağlayan yapılar olarak da anlam katar. Bu yıl da çeşitli açıklamalarla kutlanıyor bu özel hafta. Son olarak TÜRSAB Harput Bölge Temsil Kurulu Başkanı Cuma Gülnar, yaptığı açıklamayla “Müzeler Şehri Elazığ” vizyonuna dikkat çekti. Güzel ifadelerdi. Yerinde tespitlerdi.
Ancak…
Elazığ Belediyesi’nin son yıllarda hayata geçirdiği Musiki Müzesi, Basın Müzesi, Kent Müzesi gibi yatırımlar, kâğıt üstünde değil, sahada da karşılık bulan değerli adımlar.
Özellikle Musiki Müzesi, Elazığ’ın köklü müzik kültürünü yaşatmak için atılmış büyük bir adımdır. Ziyaretçilerin ilgisi de azımsanacak gibi değil.
Ancak, müzik müzesiyle yürek telleri titriyor ama bu mirasa biz Elazığlılar yeterince sahip çıkıyor muyuz?
Bu müzeleri sadece protokol ziyaretlerinde mi hatırlıyoruz, yoksa hafta sonu çocuğunu elinden tutup oraya götüren kaç ebeveyniz?
Basın Müzesi ile ilgili övgü dolu sözler söyleniyor.
Eyvallah.
Peki, müze içinde sergilenen gazete kupürleri kadar bugün aktif olan yerel basın organları ne kadar ayakta kalabiliyor?
Yerel basını susturarak, görmezden gelerek yapılan bir “Basın Müzesi”, tarihsel bir ironi değil midir?
Yerel gazetelere verilen ilan desteği kadar, onlara tanınan düşünce özgürlüğü ve ekonomik sürdürülebilirlik neden aynı oranda desteklenmiyor?
Cuma Gülnar’ın da belirttiği gibi, “binlerce yıllık medeniyetin izlerini taşıyan Harput”, gerçekten bu şehirde yaşayan herkesin göğsünü kabartmalı.
Ancak yıllardır restorasyonu bitmeyen yapılar, tabela ve yönlendirme eksiklikleri, sezonluk çalışan rehberlik hizmetleri…
Bir şehri marka yapacaksa eğer müzeler ve tarih, bunun alt yapısı da üst yapısı da ciddi bir planlama ister.
Şu an Harput’ta bir turist, ne doğru düzgün otopark bulabiliyor ne de dört mevsim açık bir tanıtım noktası.
Gelen her turist, ekonomik bir canlılık getirir.
Doğru.
Ama gelen turist, “Burada doğru düzgün bir rehber bile yok” diye geri dönerse, o zaman elimizde sadece günü kurtaran bir fotoğraf kalır.
Müze yapmak kadar, onları yaşatmak da büyük bir vizyon ister.
Elazığ’da zaman zaman gözlemlediğimiz en büyük eksik, sürdürülebilir bir turizm politikası olmamasıdır. Açılan müzeler var, ama o müzeler etrafında organize edilen etkinlik, tanıtım ya da bölgesel turların sayısı çok sınırlı. Bu konuda TÜRSAB başta olmak üzere, STK’lara da büyük görev düşüyor.
Elazığ Belediyesi’nin müzecilik alanında yaptığı atılımlar, bir vizyonun ürünüdür. Bu konuda Başkan Şahin Şerifoğulları ve emeği geçen ekibi kutlamak gerekir. Ama yapılanları takdir ederken, eksikleri de örtmemek gerekir.
Müze açmak sadece bina yapmak değildir. Bir hikâye, bir ruh, bir süreklilik ister. Ve hepsinden önemlisi halkın sahiplenmesini ister.
Müzeler Haftası kutlu olsun. Ama bu hafta sadece kutlamakla kalmasın.
Bir soru da kendimize de soralım.
“Tarihimizi sadece sergiliyor muyuz, yoksa gerçekten yaşıyor muyuz?”
Saygılarımla…