Harput coğrafi olarak Doğu ve Batının kavşak noktası diyebileceğimiz bir yerde bulunuyor. Aynı zamanda Anadolu’nun en eski yerleşme birimlerinden biridir. Yerleşme, tarih öncesi dönemlere kadar uzanır. Nitekim ilin Fırat ırmağının çizdiği büyük yay içinde, sulak ve verimli bir ova üzerinde bulunması nedeniyle geçmişten günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetler arasında sırasıyla Hurriler, Hititler, Urartular, Romalılar, Bizans, Selçuklular ve Osmanlılar bulunuyor. Tarih sahnesinde böylesine medeniyetlerin hüküm sürdüğü bu topraklarda doğal olarak din, dil, ırk farklılıkları direk göze çarpmaktadır. Etnik yapısı ise Müslüman Türkler, Araplar, Kürtler; Hristiyan Ermeniler, Süryaniler, Rumlar ve az da olsa Yahudiler oluşturmaktadır. Bu da Harput’un kozmopolit yapısını gözler önüne sermektedir. Bu kozmopolit şehrin din çeşitliliği mimari yapısını da etkilemiştir. Her sokağın başında bir camiye, her yolun sonunda bir Kiliseye denk gelmeniz kaçınılmazdır.
Nitekim Elazığ’ın merkeze bağlı İzzet Paşa Mahallesinde bulunan Ermeni Kilisesi bu mimari yapılardan biridir. Dört tarafı binalarla çevrilerek şehrin ortasında kaderine terk edilmiştir. Buna rağmen çevresinden duyarsızca geçen insanlara rağmen, hâlâ ayakta kalmayı sürdürmektedir. Şehrin ortasındaki bu tarihi yapıyı niye kimse görmüyordu? Kapısının önünde durdum ve düşündüm. Büyük ihtimalle bir zamanlar tanrısı ile baş başa olmaya çalışan dindar insanlarla doluydu bu kilise. Şimdi ise bakımsız bir otopark. Acaba içerisinde kimler ibadet etmişti, kimlerin geride bıraktığı anıları kalmıştı bu mâbette? Kafamdaki sorularla birlikte üzerinde ince işçiliğin konuşturulduğu kemerli bahçe kapısından içeriye girerek gözlerimi bu yapıya diktim. Çatı katı tamamen çökmüş olan bu yapının sadece dört duvarı ayakta kalabilmiş. Ön kapısı ve camları teneke levhalarla kapatılmış; arka kapısına ise taş duvar örülerek kapatılmış. Etrafı ise şuan arabadan geçilmiyor.
Bu yapı halk arasında Ermeni Kilisesi olarak biliniyor, fakat resmi kayıtlarda burası Süryani Kilisesi olarak geçiyor.
Elazığ İl Kültür Varlıkları Envanter Listesinde şöyle bahsediliyor kiliseden:
“19.yy sonu yapılmış Süryani sanatını gösterir. Daha sonra un fabrikası olarak ta kullanılmıştır. Bugün restorasyonu beklemekte olan tescilli bir kültürel tarihi eserdir”
Ermeni Protestan Kilisesi olarak geçen ancak 1973’te Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca ‘Tarihi Süryani Kilisesi’ olarak tescil edilen bina bugün özel mülk statüsünde.
UN FABRİKASI
19.yüzyılın sonlarında yapılan taş örgülü bu ibadethane, Anadolu’da Hıristiyan nüfusun azaltılmasının ardından sahipsiz kalan pek çok kilise gibi uzun zaman farklı amaçlarla kullanılmış. Cumhuriyet döneminde önce Arpacı Un Fabrikası olarak işlev gördükten bir süre sonra kaderine terk edilmiş. Mahallenin çocuklarının içinde oyun oynamaması için hakkında korku dolu hikâyeler anlatılan bina bir yandan yanı başında kurulan salı pazarına ev sahipliği yapmış bir yandan da koyunların mekanı olmuş. Fakat kilisenin durumu bugün de çok farklı değil.
2007’de yapılan resmi açıklamalarda mimarisi bozulmadan hastaneye dönüştürüleceği duyurulsa da geçen 7 yılda kilisenin etrafında hiçbir değişiklik yok. İbadethane Elazığ’ın merkezi konumunda olması nedeniyle en tercih edilen otoparklardan birine dönüşmüş durumda. Üstelik gece de açık olan, hem de 24 saat bekçisi bulunmasıyla iftihar eden bir otoparka…
Bu otopark araçları park etmek için sadece kiliseyi çevreleyen araziyi değil binanın içini de kullanıyor. Bir zamanlar dua edenlerin doldurduğu mekâna bugün arabalar birer ikişer sıralanıyor. Kilisenin apsisindeki kilit taşı üzerinde yer alan, bugün silinmiş olsa da dikkatli bakıldığında fark edilebilen Meryem Ana ve Bebek İsa motifinin hemen altına çekiliyor minivanlar. Bu büyük araçlar binanın içine girerken kapı girişine de zarar veriyor. Otoparkta onları ikaz eden kimse de yok.
Define kazıları nedeniyle bir zamanlar zemini paramparça edilmiş kilise farklı amaçlarla da kullanılıyor. Kimi çöplerini hâlâ buraya atarken kimi ise tuvalet ihtiyacını gideriyor usulca. Bu ibadethanede bir zamanlar inananların Tanrı’ya dua ettiklerini unuturcasına…
Mülk sahibi ile devlet anlaşamıyor: Asırlık Ermeni kilisesi kaderine terk edildi
1904-1907 yıllarında 500 metrekareye inşa edilen kilise, bugün bir harabeyi andırıyor.
Kilisenin kalan duvarları çatlamış. İbadethanenin zemini ise siyah çöp poşetleriyle dolu.
Kilise, Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü tarafından 1973’te koruma listesine alınmış.
Ana kapısının üzerinde Ermenice ‘E’ harfi bulunan kilise, müdürlüğün internet sitesindeki 265 tescilli kültür mirası arasında ise Süryani kilisesi olarak geçiyor.
Elazığ’da yaklaşık 200 yıl boyunca Ermeni ve Süryani halkına hizmet veren Ermeni Protestan Kilisesi, özel sermayeye satılarak otoparka dönüştürüldü.
DAHA ÖNCE HAYVAN PAZARI OLARAK KULLANILDI
Hak ettiği koruma önlemleri alınmayan kilisenin duvarlarına otopark işletmecileri tarafından tabelalar çakılması dikkat çekiyor. Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’ne bağlı olan Ermeni Protestan Kilisesi, daha önce de un fabrikası, pazar yeri ve hayvan pazarı olarak kullanıldığı biliniyor.
ULUSAL
2 gün önceGÜNDEM
4 gün önceGÜNDEM
8 gün önceULUSAL
9 gün önceULUSAL
10 gün önceULUSAL
15 gün önceGÜNDEM
15 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.