height="132" />
Mevlid Kandili ve İzzetpaşa Camii’nin Eski Müezzinlerinden Bülbül Ali

Mevlid Kandili ve İzzetpaşa Camii’nin Eski Müezzinlerinden Bülbül Ali

ABONE OL
Eki 19, 2021 06:19
Mevlid Kandili ve İzzetpaşa Camii’nin Eski Müezzinlerinden Bülbül Ali
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu sene Hz. Peygamber’in doğum günü olan hicrî 12 Rebiülevvel, yani mevlid kandili, 17 Ekim 2021’e denk gelmekte. Mevlid kandili milâdi 13. asırdan bu yana kutlanmaktadır. Hz. Peygamber 7. asırda vefat ettiğine göre ilk kutlamalar ondan altı yüz yıl sonra yapılmaya başlanmış demektir. Zaman içerisinde bazı İslam âlimleri, Hz. Peygamber dönemine dayanmadığı, israfa sebep olduğu, eğlence ve gösteri haline dönüştüğü gibi sebeplerle bu tarz kutlamaları uygun görmemişlerdir. Fakat çoğunluğu gösterişe yol açmadan Kur’an, mevlid, kaside okuyup salavatlar getirerek Hz. Peygamber’i yâd etmenin, bu vesileyle onun ahlâkını ve tavsiyelerini anlatmanın/ dinlemenin faydalı olduğu görüşünü benimsemişlerdir.

Bu yazıda kandil vesilesiyle Elazığ İzzetpaşa Camii’nin eski müezzinlerinden “Bülbül Ali” nâmıyla bilinen merhum Ali Tokgöz’ün okuduğu bir kasideyi ve salavât-ı şerifeleri bugünkü harflere aktarıp onları kısaca izah edeceğim. Aşağıdaki ses kaydında da onları dinleyeceksiniz.

Kayıt bir kandil gecesinde okunan mevlid-i şeriften alınmış. Kayıtta “Merhaba” bahri okunduktan sonra Bülbül Ali Efendi Harput tavrıyla salavat-ı şerifeler getiriyor ve İstanbullu Leylâ Hanım’ın bir münâcâtından birkaç beyti yine Harput makamlarından biriyle, fakat kendi usûl ve tarzını da katarak okuyor.

Leylâ Hanım 19. asrın ilk yarısında yaşamış, 1847’de vefât etmiş Mevlevî bir şâirdir. Hayatını ansiklopedi maddelerinde okuyabilir, şiirlerine merhum Mehmet Aslan Hoca’nın Leylâ Hanım Divanı adlı eserinden ulaşabilirsiniz. Leylâ Hanım şarkıları ve âşıkâne gazelleri ile şöhret bulmuşsa da onu bugünlere taşıyan esas âmil, samimi edâ ile yazdığı münâcât ve na’tleridir. Onun bu dinî muhtevâlı şiirleri birçok musikişinâs tarafından bestelenmiş, güzel sesli hâfız efendiler tarafından İstanbul’dan Urfa’ya Maraş’tan Harput’a Anadolu’nun çeşitli şehirlerindeki cami ve tekkelerde, mevlid, kandil vb. merasimlerde okunmuştur. Bu eserler ayrıca kürsü, sıra, meşk, eyvân vesâir özel gecelerde de çeşitli sazlar eşliğinde fasıl heyetleri tarafından icra edilmiştir.

Leylâ Hanım’ın mevzubahis münâcâtı (Allah’a yakarmayı konu edinen şiiri) şöyle:

1) Rahmeyle bu dil-haste-i nâ-çâre İlâhî

Zahm-ı dilime senden olur çâre İlâhî

**

(Bu çaresiz hasta gönüle merhamet et Allahım! Gönül yarama ancak sen çare olursun Allahım!)

**

2) Bir mücrim ü âsî kulunum rûyı siyâhım

Afvınla nazar kıl bu günehkâre İlâhî

**

(Senin suçlu ve âsi bir kulunum, yüzü karayım… Bu günahkâra affınla nazar kıl yâ Rabbi!)

**

3) Bakma yüzümün karesine rûz-i cezâda

Bağışla beni Ahmed-i Muhtâr’e İlâhî

**

(Herkesin yapıp ettiklerinin karşılığını bulacağı kıyamet gününde yüzümün karasına bakma… Beni seçkin peygamberin Ahmed’e (onun yüzü suyu hürmetine) bağışla Allahım!)

**

4) Ol günde bırakma kerem et hâib ü hâsir

İsyânım ile eyleme âvâre İlâhî

**

Kerem et, beni o kıyamet gününde mahrum ve ziyânda bırakma… Dünyadaki itaatsizliklerim sebebiyle beni perişan etme Allahım!

(Bu beyit şöyle de anlaşılabilir: “Beni dünyada isyanlarımla başıboş, âhirette de lutf u kereminden mahrum bırakma Rabbim!)

**

5) Nefsim hevesiyle beni sen derbeder etme

Aşkından eser ver bu dil-i zâre İlâhî

**

(Beni nefsimin bitmek bilmeyen arzuları peşinde sürükleme. Bu inleyen gönüle aşkından bir iz ver Allahım!)

**

6) Al benliğimi kayd-ı sivâdan beni kurtar

Tâ vâsıl olam rü’yet-i dîdâre İlâhî

**

(Benliğimi al benden, senden başka her şeyle olan bağdan beni kurtar. Tâ ki cemâlini görebileyi başarayım Allahım!)

**

7) Leylâ kulunu âteş-i aşkınla kebâb et

Dûzahda koyup yakma anı nâre İlâhî

**

(Yakacaksan Leylâ’nı, aşkının ateşiyle yak da kebap et! Cehenneme koymak suretiyle yakma yâ Rabbi!)

**

Kayıtta gazelden sonra Bülbül Ali Efendi’nin Harput ağzıyla okuduğu “Acemaşıran salavât” diye meşhur olmuş “şugül” var. “Şugül” (şuğl) dinî mûsikide bestekârların Türk mûsikisi makam ve usulleriyle besteledikleri Arapça güfteli ilâhilere verilen isimdir. Şugüller asırlarca ağızdan ağıza nakledilerek okunduğu için güfteleri zamanla bazı değişikliklere uğramıştır. Bu şugülün kayıtta okunan güftesi şöyledir:

Allâhümme salli ale’l-Mustafâ

Bedîü’l-cemâli ve bahri’l-vefâ

Ve salli aleyhi kemâ yenbaği

Es-sâdık Muhammed aleyhisselâm

Salâten tedûmu ve tebluğ ileyh

Mürûrü’l-leyâlî ve devri’z-zemân

Mânâsı ise şudur: “Allahım! Eşsiz bir güzelliğe sâhib olan, vefâ ve sadâkatin timsâli Efendimiz Muhammed Mustafâ’dan sevgini esirgeme (Ona salât eyle)…Öyle bir salât ki, ona lâyık olsun… Öyle bir salât ki geceler devam ettikçe, zaman devrettikçe sürsün ve ona ulaşsın…”

Son sözümüz Peygamberimize dair eski zaman hocaefendilerinin dilinden bir dua olsun: “Cenâb-ı Hak âlem-i dünyâda ziyâret-i âlilerine, âlem-i menâmda müşâhede-i cemâl-i risâlet-penâhîlerine ve âlem-i ukbâda şefâat-i uzmâlarına ve âlem-i yakazada tecelliyât-ı hakikat-ı Muhammediyyelerine cümlemizi mazhar eylesin.”

Hayırlı kandiller, sağlık ve âfiyetler dilerim…

(Fotoğraf Harput’un 1900’deki manzarasını gösteriyor.)

 

Doç.Dr.Ahmet Karataş

Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.