Elazığ’da son dönemlerde toplumsal ve kültürel yaşamın verimli geçtiğini söylemek mümkün değil. Ben uzun yıllardır Elazığ’da yaşayan biri olarak, kentin bilimde de, kültürde de, toplumsal yaşamda da, eğitimde de, kentleşmede de, tarihsel ve kültürel yapıları korumada da geri düştüğünü gözlemliyorum.
Sporda da geriye gidiş sürüyor. Elazığspor, statsız, parasız, transfer yasaklı, borçlu ve en büyük gücünü aldığı seyirciden de yoksun ve alt liglerde kötü durumda. Elâzığ İl Özel İdaresi kız basketbol takımı kötü gidişine izlediğim kadarıyla 2-3 haftadır dur deyip yükselişe geçti ve ümit verdi ama o da salgın nedeniyle seyirciyle buluşamıyor.
Amatör sporlarda Elazığ’ın büyük başarılarını yıllardır göremiyoruz. Elazığspor altyapılarından çoktandır üst liglere oyuncu çıkmıyor. Sanıyorum Süper Ligde Elazığlı oyuncu sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Tüm siyasetçilerin oy almak için kullandığı “Elazığspor atkısı” seçimler biter bitmez unutulup gidiyor. En son bir siyasetçinin “Elazığspor’un sahibi merak etmeyin benim” dedikten sonra takımın alaşağı olduğunu hepimiz iyi biliyoruz. Zaten o siyasetçiden Elazığ’da bulunduğu anlardan sonra bir daha aklına bile getirmemiştir.
Neden başarısız peki? Çünkü bilime inanmıyoruz, çalışmaya inanmıyoruz, altyapıya gerekli önemi vermiyoruz, 20 yıldır her transfer döneminde en az 20 oyuncu getirtip borcumuza borç katıp günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Anımsarsınız, iki yıl önce Elazığspor’un borçlarından ötürü, transfer tahtası ancak transferin son günü açılmıştı. Son günde birkaç saat kala Elazığsporlu yöneticiler 25 tane yeni oyuncu aldılar ve bu alanda bir dünya rekoru kırdılar…. Sonuç mu, bir alt kümeye düştük borcumuz daha da büyüdü, şimdi hiç transfer yapamıyoruz üstüne üstlük puanlarımız da silinerek liglere başlayabiliyoruz.
Neden, Hamit Ayden, Hıdır Bilek, Kadir Arıkan, Ulvi Güveneroğlu, Mehmet Ekşi, Ümit Hatipoğlu, Zeki Kavas gibi oyuncuları, Fethi Demircan, Haluk Erdem gibi teknik direktörleri yetiştiremiyoruz? Bu topraklarda doğanların bir yetenek sorunu olmadığından eminim. Çünkü altyapıya, eğitime ve genel olarak da spora önem vermiyoruz, günü kurtarmaya çalışıyoruz da ondan. Borçlanarak, dışardan transfer olanağı oldukça transferlerle, iki ayda bir teknik direktör değiştirerek başarı gelmesini bekliyoruz.
Oysa günümüzde, eskiye göre yeşil sahalar, ilçelerde bile futbol tesisleri, teknolojik gelişmelerin artmasıyla evrensel bilgilere ve spor eğitimine ulaşma ve Fırat Üniversitesindeki spor bölümü büyük şans bizim gençlerimize…
Transfer yasağı nedeniyle, eksikliklerini gideremeyen Elazığspor’da şu anda zorunlu olarak altyapı oyuncularını kadroya aldık sanıyorum. Bu yıl küme düşme sıkıntısı yaşamadan, bu gençlere gerekli önemi verir, ilgilenir, kadrodaki deneyimli oyunculara da parasal sıkıntılar yaşatmazsak, iyi bir organizasyon ile önümüzdeki yıllarda büyük işler başarabiliriz. Ben bu yazıyı yazarken teknik direktör Orhan Kaynak’ın da istifa ederek ayrıldığını okudum.
Bu yıl için bu gençlere önderlik edecek bir hoca ile anlaşıp, takımı alt sıralardan uzak tutmalı ve bu gerekirse önümüzdeki 1-2 yılı başarı beklentisinden uzak kalıp, önümüzdeki yıllara bakmalıyız.
Elazığspor’u kim olursa olsun siyasi malzeme eden herkesi yaşamımızdan çıkarmadıkça, başarılı olmamız olanaksız, bunda herkesin, hepimizin hatası büyük. En çok da yetkin olmayan siyasetçileri seçerek onlardan medet uman bizler; kentteki eğitim kurumlarına çöreklenmiş sporla, kültürle, bilimle ilgisi olmayan, siyasetle gelip de yine siyasetin rüzgarıyla varlığını sürdürenler; son 30-40 yılın yerel yöneticileri; öğretmenler, öğrenciler, yerel basın, milli ve dini duyguları suiistimal eden her kim varsa onu başının üstüne yerleştiren, içe dönen, bilime, akla, geçmişe, kültüre, spora yüz çeviren bizler bu durumun sorumlusuyuz…
Kültür, mimari, bilim ve spor insanlarla, insanlar ise düşünceleriyle vardır. Üstünde yaşadığımız toprağın hakkını vermek, geçmişini korumak, çocuklarımızın geleceğe umutla bakabilmesini sağlamak boynumuzun borcu. Bu bilinci vermesi gerekenler de kentin ileri gelenleri, öğretmenler, üniversite hocaları, siyaset adamları, yerel yöneticilerimiz olmalı… Bu bilinci veremeyip yalnızca milli-manevi değerleri istismar edenleri yaşamımızın dışına çıkartamazsak bu kısır döngü bitmez.
Başarılı, huzurlu, sağlıklı güzel yıllar diliyorum. Allah kazalardan, belalardan, musibetlerden, hastalıklardan korusun ve hepimize akıl, bilgi, hoşgörü, huzur versin. Saygılarımla…
AVUKAT CEM BAYINDIR
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
31.12.2020
Fatih Terim – Fethi Demircan (1976)
Yazarın Tüm Yazılarını Görmek İçin TIKLAYINIZ
GÜNDEM
2 gün önceULUSAL
3 gün önceULUSAL
4 gün önceULUSAL
9 gün önceGÜNDEM
08 Aralık 2024GENEL
08 Aralık 2024GÜNDEM
08 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.